DÜNYA kamuoyunda Irak Savaşı, ABD’nin enerji yolları haritasını yeniden çizme/koruma/kollama hevesine bağlandı. Çünkü;
Afganistan işgali ABD’ye, Kafkasya’dan Çin ve Hindistan’a kadar uzanan kritik eksende egemenlik tanıdı.
Takip eden Irak Savaşı, bu ülkenin petrol yataklarının yanı sıra Suudi Arabistan ve Kuveyt’e imtiyazlı komşuluk hakkını getirdi.
Ancak bu güvenli senaryoya uymayan, hatta aykırı düşen çok önemli bir parametre var: Petrol fiyatı. Son bir yılda petrolün varil fiyatı yaklaşık yüzde 50 yükseldi. Petrol fiyatı artınca;
Dünya ekonomisi -ABD dahil- yavaşladı.
Enflasyon korkusu -ABD’de bile- hortladı.
Güvenli ve özgür dünyanın önderi konumundaki ABD’ye emanet edilen enerji yollarından neden ucuz petrol akmıyor... Sebebi muhtelif.
Kimilerine göre Çin ve Hindistan’daki büyümeye bağlı yüksek talep, fiyatı tırmandırdı. Petrol üretimi talebe göre biraz gecikmeli de olsa artınca fiyatlar 30-40 dolarda dengelenecek.
Bush yönetiminin estirdiği savaş rüzgárları, borsa ve para piyasalarına pek yaramadı. Spekülasyon altın ve petrole kaydı.
Dünya meselelerini tek sebep-sonuç ilişkisiyle izah gayreti abestir. Ama bu noktada petrol fiyatını yükselten siyasi ve ekonomik sebepleri bir yana bırakarak şu soruyu yöneltmek hakkımız değil mi?
- Irak’ın yeni efendisi, ucuz petrol istiyor mu?
BBC’nin Newsnight haber programına yansıyan bilgiler, ABD yönetiminde ucuz petrol konusunda ciddi bir güç savaşı yaşandığını ortaya koyuyor.
* * *
BBC’nin saygın haber programına göre Irak petrolü üzerine hesaplar savaştan iki yıl önce yapıldı. Paul Wolfowitz’in başını çektiği neo-con (yeni muhafazakár) kurmay heyeti için Irak’la savaş kaçınılmazdı.
Irak petrolü tabii ki bu savaşın ödülüydü; ama aynı zamanda ABD açısından daha önemli bir cephede stratejik mühimmat olarak da kullanılabilirdi. Eğer Irak petrol sahaları özelleşir ve büyük şirketlerin yönetiminde üretim katlanırsa iki muhtemel sonucu olurdu:
1) ABD’nin 1970’lerden itibaren kuşkuyla baktığı OPEC tekeli kırılır,
2) Petrol fiyatı ucuzlayınca ABD ve müttefikleri kalkınır, refah içinde yaşardı.
Ancak bu senaryoya iç ve dış muhalefet çok güçlüydü:
Iraklı direnişçiler daha yenilginin ilk haftasında, ‘Irak sadece özgürlüğünü değil petrolünü de kaybetti. Ülke petrolü birkaç zengine peşkeş çekilecek’ propagandası başlattı. Direnişin ilk safhasında petrol tesislerinin hedef seçilmesi bu yüzdendi.
ABD adına Irak petrollerinin yönetimini üstlenen emekli Shell tepe yöneticisi Philip Carroll, özelleştirme planını peşinen reddetti, ‘Amerikan şirketleri Irak petrolünün özelleştirilmesi planını kabul edemez’ restini sadece yönetime iletmekle kalmadı, kameralar önünde tekrarlamaktan kaçınmadı.
Sonuç olarak, ABD petrol şirketleri kazandı, OPEC tekeli korundu, fiyatlar yükseldi, kárlar şişti. Kaybeden, dünya ekonomisi ile Dünya Bankası’na tayini çıkan Wolfowitz oldu.
* * *
Trilyonlarca dolarlık petrol oyununda savaş öyle kolay bitmez.
Tam ‘Irak petrollerinde özelleştirme planı çöpe gitti’ derken Irak’ta yeni hükümet açıklandı ve Ahmed Çelebi Petrol Bakanlığı’na atandı.
Çelebi, Saddam döneminde Irak muhalefetinin önde gelen isimleri arasında gösterilir, ABD’den milyonlarca dolar yardım alırdı. Ancak son yıllarda yolsuzluk suçlamalarıyla ABD’de gözden düştü.
Muhteşem geri dönüşünün farklı sebepleri olabilir... Ama Çelebi’nin Irak petrolünün özelleştirilmesi projesinde daha ilk günden itibaren yer alması da ilginç bir detay sayılır öyle değil mi?