Öteki gazeteci inadı

ANKARA
DÜN Zaman Gazetesi’nde bir gazetecinin haber inadının öyküsünü okudum, içime işledi, paylaşmak istedim. Ve o gazeteci bizim mahalleden olmadığı için değil... Kaynağından "öteki" sayıldığı için yazıma bu başlığı uygun gördüm.

Ali Aslan’ın imzasını uzun zamandır takip ederim. Zaman Gazetesi’nin Washington muhabiri. Biliyorsunuz, Zaman Gazetesi Genelkurmay’a akredite değil, yani askeri faaliyetlere davet edilmiyor. O yüzden Ali Aslan’ın Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un Washington ziyareti sırasında Büyükelçilik’te düzenlediği basın toplantısına davet edilmesi haber değeri taşıyor. Ama ve lakin Aslan’ın yazısından anlıyoruz ki, bu davet akreditasyon anlamına gelmiyor.

Gazeteci arkadaşımız, basın toplantısına "Vatandaş Ali Aslan" kimliği ile çağrılmış. O da, "Başbuğ, Vatandaş Ali’yi nasıl akredite etti?" diye yazmış. Yine de bu sınırötesi özgürlük operasyonundan Zaman Gazetesi okurları kárlı çıktı. Çünkü Ali Aslan’ın kaleminden Başbuğ’un temas ve açıklamalarını, bazı görüşmelerin perde arkasını okuma, öğrenme fırsatını buldu.

Aksi olsaydı, yani Aslan’a yasak sürseydi... Ne olacağını geçen pazartesi Zaman Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’nın köşesinden okuduk. Denizkurdu Tatkibatı’na Zaman Gazetesi’nden kimse çağrılmayınca yazı işleri de haberi görmemiş. Ekrem Dumanlı bu eksiği ertesi gün fark edince arkadaşlarını uyarmış. Ama iş işten geçmiş. Genelkurmay Başkanı aynı, gazete aynı... Hatta gözüken o ki niyet de aynı. Ne var ki, Zaman okuru iki aynı olayda haber alma özgürlüğünün tadına aynı ölçüde varamadı. Washington’dan haber alabildi, Denizkurdu’ndan haberdar olmadı. Tabii ki medyadaki tek yasak öyküsü, Genelkurmay ve Zaman Gazetesi ilişkisinden ibaret değil. Örneğin, Başbakanlık aylardır Doğan Grubu gazete ve TV’lerini görmezden geliyor. Adeta küslük yaşanıyor. Okurun kabaca yarısına, Başbakan’dan haber almakta yaşanan zorluğu yansıtmamaya çalışıyoruz.

* * *

Öteki
gazetecinin yasağı kabul etmeme inadını anlamak kolay... Habercilik refleksi zaten davete bağlı değildir, aksine zoru sever. Ne var ki gazetecileri "bizden" ve "öteki" diye ayrıştırmaya çalışanların hesaba katmadığı başka bir mesleki tepki daha var. Ne Başbakan’ın uçağındakiler "ötekileri" unutuyor. Ne de Genelkurmay’a davet alanlar diğerlerine uygulanan akreditasyon yasağından memnun ve/veya savunuyor. Çünkü;

1) Rekabete açık olmayan ortam medyayı bozar.

2) Gazeteci propaganda değil haber arar.

3) Haberci hiçbir cemiyete/cemaate aitmiş izlenimini yaratamaz.

* * *

Genelkurmay
’ın uyguladığı "Ali Aslan kriteri" belki de iyi bir haberdir. Kurumsal olarak anlaşamasak bile bireysel akreditasyon geçici çözüm sağlayabilir.

Dede’nin maliyeti

FENERBAHÇE Spor Kulübü’nün 310 milyon TL’lik bütçesi var. Çoğu şirketten daha büyük bu rakamı artık çoğumuz biliyoruz. İki Fenerli yönetici oturdu, Dede lakaplı Aragones’in bir yılda kulübe verdiği zararın rakamsal boyutunu hesapladı.

Ligdeki pozisyon, kombine bilet satışları, Avrupa kupaları geliri... Hepsini alt alta yazınca 25 milyon Euro’luk bir rakam çıktı. Üstüne sözleşme fesih tazminatı olan 5 milyon Euro’yu ekleyince toplam hasar 30 milyon Euro’ya ulaşıyor.

Yani Dede, kabaca bütçenin yüzde 20’sine mal olmuş durumda.
Yazarın Tüm Yazıları