ANKARATAHMİN ettiğiniz gibi soru Çankaya ve Recep Tayyip Erdoğan ile irtibatlı.
Madem ki Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması "sistem riski" sayılıyor. O zaman tam tersi halde, yani Başbakan Çankaya hevesinden vazgeçerse risk tamamen ortadan kalkacak, öyle mi?
Kestirme yanıt: Hiç öyle değil!
Bakın beğenseniz de, eleştirseniz de, ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarı en azından gelecek seçime kadar tek parti iktidarının tek parça halinde devamına bağlı.
AKP’nin bölünmesi muhtemelen erken seçimi kaçınılmaz kılar ve muhalifleri sevindirir, ama önce ciddi bir istikrarsızlık dönemi anlamına gelir ki, bunu da kimse unutmasın.
AKP’nin gelecek on beş ayı zaten mayın tarlası gibi: 1) 11 Kasım’da Büyük Kurultay, 2) Mayıs ayında cumhurbaşkanı seçimi, 3) Eğer Erdoğan Çankaya’ya çıkarsa/çıkabilirse yeni başbakan tayini, 4) Bakanlar Kurulu’nda, 5) Partide nöbet değişimi, 6) Biraz erken veya zamanında genel seçim.
Bu çetin süreçte AKP’li Türk büyüklerinin cumhurbaşkanı adayı sıfatıyla sokağa dökülmelerine tek engel Erdoğan korkusu. Daha doğrusu Başbakan’ın erken ve örtülü adaylık ilanı.
Eğer Erdoğan adaylıktan çekildiğini bugünden açıklarsa asıl o zaman kıyamet kopar.
Nitekim Erdoğan’ın Strasbourg yolundaki "başkası olabilir" vurgusu gazete manşetlerine çıktığı gün fikir danıştığımız AKP’nin akil adamı, "Kötü oldu" dedi ve ekledi:
"Keşke Başbakan’ın adaylık ihtimali son ana kadar gündemde kalsaydı, diğerleri heves etmeseydi, hem partinin, hem de ülkenin hayrına olurdu."
Dolayısıyla "Yeter ki, o olmasın" ısrarını taşıyanlar, "O değil de kim olsun?" sorusuna da kafa yormalı ve kamuoyuna "kriz yaratmayacak" çözüm önerileri sunmalı. Yoksa Çankaya tartışmalarını sadece memleket sevgisiyle izahta zorlanırlar.
3 Temmuz eşiği
Bu köşede iki haftadır rüzgára karşı durduk, "FED’den sonra Türkiye’ye giriş olabilir, bu kur ve faiz yabancıya çok cazip" diye yazdık. "FED zaten bir önceki metinden kötüsünü yazamazdı" varsayımı tuttu, dün ufak yabancı girişi yaşandı. Şimdi aşmamız gereken eşik, pazartesi günü açıklanacak haziran enflasyonu. Büyükler zaten bilir, küçük yatırımcıya tavsiyem bu rakamı görmeden karar vermesin!
O fakir ve mağdur lider
PARTİ lideri diyor ki:- Parlamento’ya girmek durumundaydık. Kapımızı açtık. Yapmak zorundaydık, niye? Kendimizi anlatmamız, Meclis çalışmalarına katılmamız gerekiyordu. Parlamento’da sesimizin çok daha güçlü çıkacağına inanıyorduk. Kaldı ki bir başka yön, Hazine yardımı alacaktık.
Son cümleyi tekrarlayalım: "Hazine yardımı alacaktık!"
Recep Tayyip Erdoğan tam dört yıl önce AKP’ye diğer partilerden milletvekili transferini işte bu siyasi ve ekonomik gerekçelerle açıkladı. Aradan zaman geçti, AKP’den istifa eden Erkan Mumcu Anavatan’ın başına geçti, Meclis’te grup kurdu. Ama AKP gibi Hazine yardımı alamadı.
Anavatan hukuk yoluna gitti, ama Maliye Bakanlığı peş peşe kaybettiği davalara rağmen ödemeye yanaşmıyor. Siyasette haksız rekabete çanak tutuyor. Anlaşılan bir zamanların o fakir ama mağdur lideri, Türk filmindeki gibi değişmiş, intikam ilahına dönüşmüş.