New York’ta 9 yıl sonra

ANKARA
NEW York’ta vakit öğleden sonra. Küresel bankanın gökdeleninde önemli bir toplantı var.

Aslında masadakiler Türk mali piyasalarına tanıdık.

Türk pazarında 40 milyar doları aşkın yabancı portföyü var.

Bu rakamın üçte ikisini toplantıdaki isimler yönetiyor.

Toplantının açılışını yapan banker, Türkiye uzmanı konuğu tanıtırken hatırlatıyor:

- Konuğumuzu en son 1997 yılında davet etmiştik!

Peki 1997 ile 2006’nın benzerliği nerede yatıyor.

Ekonomik göstergeler açısından Türkiye 9 yıl öncesiyle kıyaslanamaz.

Ama ya siyasi tansiyon yönünden?

Kimi muhafazakár kalemlere göre durum 28 Şubat öncesini andırıyor.

Evet ilginçtir ki, bu benzerlik hükümete yakın medya tarafından kuruluyor. Cüppeli Ahmet haberleri, Yimpaş’taki aile fotoğrafı eski yarayı kaşıyor, paranoyayı besliyor. Her eleştiri darbe kışkırtıcılığı sanılınca yabancı piyasalarda "Türkiye’de neler oluyor?" sorusu uyanıyor.

Nitekim New York’taki toplantıda iki kötü dış örnek gündeme geliyor: Tayland darbesine dünya kamuoyunun sessiz kalması ve Tunus’ta sokaktaki kadınların başının zorla açılması.

Türkiye uzmanı konuk ısrarlı sorular üzerine, "Askeri darbe olasılığı hiç yok" diyor.

Ama ardından ekonomik dengeleri bozacak iki riski saymayı ihmal etmiyor:

1) AB ile müzakerenin askıya alınması.

2) IMF ekonomik programından sapılması.

* * *

Bize
sorarsanız AB ve IMF takvimi yakından ilintili.

Eğer AB ile muhtemel tren kazası engellenirse IMF programı savsaklanır.

Ne de olsa 2007’de iki seçim birden var, hükümet eli serbest kalsın ister.

Bu kadarı yabancı yatırımcıyı belki ürkütür ama kaçırmaya yetmez.

Ama üstüne bir de siyasi gerginlik eklenirse risk analizi değişir.

Tıpkı mayıs ayındaki gibi yabancılar Türkiye’den geçici olarak çıkar.

YTL yabancı paralar karşısında değer yitirir, faiz daha da yükselir.

Yabancı yüksek kurdan parasını bozar, dünyadaki en cazip faizi kazanır.

Üstelik bir daha gitmek istediğinde dövizini yüzde 20 daha ucuza alır.

Bu anlattıklarımız ne model, ne de senaryo...

Mayıs ayında yaşananlar Merkez Bankası tarafından hükümete ve Meclis’e 2 tabloyla özetlendi:

1) İlk tabloya göre, YTL küresel krizde en fazla değer yitiren para birimi oldu. Üstelik dış dalga durulduğunda bile eski haline dönemedi.

2) İkinci tabloda ise Türkiye’nin risk faizinin bize benzeyen ülkelere nasıl fark attığı görülüyor. Merkez Bankası, "Daha 6 ay-1 yıl faiz düşmez" diye boşuna uyarmıyor.

Çünkü siyasetin hatası, yüksek faizle ödeniyor.

* * *

Madem
konu açıldı, 28 Şubat’ı yaşayan bir gazeteci sıfatıyla ve izninizle Erbakan ve Erdoğan hükümetlerini kıyaslayayım: Erbakan hükümeti, 28 Şubat’a her emareyi yok sayarak sürüklendi, Erdoğan hükümetiyse alakasız alametleri tehdit sayıyor.

Sonuçta Cüppeli’ye, Yimpaş’a, Danıştay katiline sahip çıkan bir hükümet izlenimi yaratıyor.

Dileriz siyasi acemiliğin faturasını yine hep birlikte ödemek zorunda kalmayız!
Yazarın Tüm Yazıları