Musul’da tek sorumlu ABD mi?

30 Ocak’ta Irak’ta seçim var. Ankara’dan bakıldığında;

Şiilerin muhtemel sandık zaferiyle Türkiye’nin Irak’taki tek müttefiki Sünnilerin 50 yıllık iktidarı sona erecek. Güneyimizde Suriye-İran-Irak Şii kuşağıyla yaşamak zorunda kalacağız.

Kürtlerin fiili otonomi bölgesinin Bağdat’taki merkezi iktidarla ilişkisi daha da sorunlu hale gelecek. Otorite boşluğu PKK’ya yarayabilecek.

ABD yönetimi, Irak’ta planladığından daha uzun süre kalacak. AKP tabanına şirin gözükmek için ABD işgalini kınamaya devam edecek; ama asıl kábusun ABD’nin Irak’tan erken çekilmesiyle başlayacağını bilecek.

Ezcümle ikiyüzlü siyaset sürecek!

* * *

Türkiye-ABD ilişkileri tarihi sınavdan geçiyor.

16 Aralık günü Musul’da beş Türk polisinin ve iki Iraklı şoförün şehit edilmesiyle birlikte tansiyon bir anda zirveye vurdu.

1’inci Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon, ‘Biz de bunu not ediyoruz’ diyerek ABD’ye gayet açık mesaj yolladı. Peki bu meydan okuma nasıl yankı buldu, devamında neler yaşandı? O cephedeki gelişmeler de ilginç:

ABD’nin Ankara’daki Savunma İşbirliği Ofisi’nde görevli Hava Tümgeneral Peter U. Sutton, başkent ve İstanbul’da bir dizi randevu aldı. Sutton saldırıda ABD’nin ihmali bulunduğu izlenimini saklamayan bir Türk komutanla görüşürken önce sessizce sitem dinledi, ardından çarpıcı tespitini aktardı:

- Bizdeki bilgiye göre Türk konvoyunun geçişinden sizin Dışişleri’nin haberi yok. Genelkurmay da bilmiyordu. Bu durumda ABD’nin nasıl haberi olsun ki?

Türk komutan, ‘önce Türkler sorumluyu arasın’ anlamına gelen bu sözler üzerine görüşmeyi keserek telefonla Ankara’yı aradı. Aldığı bilgi ne yazık ki ABD’li generalin sözlerini teyit eder nitelikteydi.

Bu diyaloğu neden aktardığımızı da anlatalım...

Türk kamuoyunda Musul şehitleri için faturanın ABD’ye kesildiği yolunda hava doğdu. Ancak olaydan hemen sonra elde edilen istihbarat bilgileri -belki biraz da bilinçli olarak yaratılan- bu izlenimle uyuşmuyordu, çünkü;

Türk istihbarat birimleri olayın sorumlusu olarak PKK’yı görüyordu.

Hatta PKK’ya istihbaratın radikal Sünni Arap direnişçiler tarafından verildiğini düşünüyordu.

* * *

Zaten Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün ABD’li mevkidaşı General Richard Meyers’a yolladığı özel mektup, ilişkilerde mevcut kuşkuların çok ötesinde sıcak bir üslup taşıyordu:

Özkök kısa mektubunda önce beş Türk görevlisinin şehit olduğu pusuda ABD askerlerinin iki saldırganı öldürdüğünü hatırlatıyordu.

Yaralı bir polisin, ABD askerleri tarafından hastaneye kaldırılması ve tedavisi nedeniyle teşekkür ediyordu.

Aynı olaydan üç gün sonra yine Musul’da ABD üssüne düzenlenen saldırıda 24 kişinin ölümüyle ilgili başsağlığı dileklerini iletiyordu.

* * *

Türkiye’de ABD düşmanlığı her zaman prim yapar. Önemli olan ABD düşmanlığının arkasına saklanan motifleri doğru anlamak.

1970’lerin soğuk savaş günlerinde ‘Kahrolsun ABD’ noktasına varan söylem, afyon ambargosuna karşı haklı bir öfkeden çok, Sovyet veya Çin modeline özlem kaynaklıydı. Bugünse aynı nefret aslında Türkiye’nin modern değerlerine itirazla karışıyor.

Unutmayın ki İstanbul’da bombaları patlatan, Türk kamyon şoförlerini boğazlayan ABD askerleri değildir!

Tamam, ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ ilkelliğine kapılmayalım.

Ama gerçeklerden bu kadar uzak da düşmeyelim.
Yazarın Tüm Yazıları