ANKARA YILLAR önce, gazetenin ekonomi müdürü iken devletin istihbarat örgütüne sormuştum:
- Ekonomiyi de takip ediyor musunuz, piyasayla ilgili istihbarat topluyor musunuz?
Yanıt kısa ve kesindi: "Biz işin o kısmına bakmayız!"
Halbuki Türkiye'yi sarsan, aylarca konuşturan ekonomik skandallar mevsimiydi. İSKİGATE, Engin Civan suikastı, Türk Ticaret Bankası satışı, Korkmaz Yiğit bantları ve batık bankalar.
Her defasında filmin sadece adı farklıydı, aktörler, senaryo hep tanıdık çıktı.
Buna rağmen arşivler güncellenmedi, maskeler düşmedi.
Oysa paranın gücünü ancak sistemli bilgi akışı dengeler.
Parayı takip edecek bilginiz yoksa ve eksikse yandınız.
Düz ovada sürekli soyulur, her yokuşta dayak yersiniz.
***
Bu ülkede, yabancı hizmetçi çalıştırmak isteseniz güvenlik soruşturması yapılır.
Ama vergi cennetinde kurulan şirkete trilyonluk kamu malı satılmasında sakınca görülmez.
Ekonomik istihbarat, Ticaret Müşavirlikleri'nin abone oldukları gazete/dergi haberleriyle sınırlıdır. Yabancı şirketler için veri tabanı yoktur.
Devlet, dağdaki teröristin yedi şeceresini ezberinde tutar da örneğin;
* Çin parası aniden revalüe edilirse (değer kazanırsa) dünyada ve bu ülkede ne olacağını kestiremez; çünkü dersine çalışmamıştır.
* Bir işadamı kapısını çalsa, "Romanya'ya mı, yoksa Bulgaristan'a mı yatırım yapayım, hangisinin geleceği parlak" diye sorsa, apışıp kalır.
* Türk bankacılar, "IMF'nin Türkiye Raporu'nu Washington'daki temsilcilikleri sayesinde edinen yabancılar haksız rekabetle kazanıyor" diye yakınsa haksız ve yersiz midir?
***
Galiba ulusalcılarla ayrıldığımız viraj burası... Ben "yabancılar gelmesin" demiyorum, "şuraya veya buraya ancak şu sınırda girsinler" diye yarım ağız konuşmuyorum.
Sadece son küresel dalganın faturasının 600 milyar dolar olduğunu hatırlatıyorum.
Yaratabileceği iş ve üretim kaybını depremle kıyaslıyor, korkuyorum.
Türkiye'nin entelektüel kapasitesi, 2001'i anlamaya yetmemişti.