ANKARA MHP’nin üç hilal formlu genel merkezinin "M" harfli blokunda beşinci kattaki odasında açtığı ajandaya göz atan parti genel sekreteri Cihan Paçacı artık ezberindeki üç tarihi sıralıyor:
22 Ekim, 26 Kasım ve gelecek yıl 28 Ekim...
Belki tahmin ettiniz, MHP’ye göre genel seçim randevusu bu üç tarih arasında verilecek.
Önce en yakın tarihten başlayalım. Paçacı,"Seçim en erken 22 Ekim’de yapılır" diyor ve ekliyor:
Çünkü Ramazan 24 Eylül’de başlıyor, 22 Ekim günü de bayram arifesi.
MHP kurmaylarına göre, 29 Ekim ve 10 Kasım’ı takip eden pazar günü AKP’ye uygun seçim tarihleri değil. Peki seçim bu yılsa, en geç hangi tarihte yapılır? Paçacı o tarihi de veriyor:
Kasım ayının son pazarı, yani 26 Kasım’dan sonra seçim olmaz. Aksi halde iklim koşulları elvermez, sandık güvenliği sağlanamaz.
MHP yönetimi, neden en erken 133 en geç 172 günde seçim istiyor? Paçacı,"AKP dört temel kurumla kavga ediyor, ülkeyi geriyor" diyor ve AKP’nin çatıştığını düşündüğü bu kurumları sayıyor:
Cumhurbaşkanlığı, Üniversite, Yargı ve Ordu.
MHP Genel Sekreteri, "Bu Meclis’ten 2 partinin oyuyla seçilen cumhurbaşkanı ülkeyi sıkıntıya sokar" yorumunun ardından son noktayı koyuyor:
Meclis yeniden güven tazeler, cumhurbaşkanını yeni meclis seçer. Siyasi kriz böylece aşılır.
1999 miladı ve 2006
TÜRKİYE’de fırsatlar ve krizleri tek neden-sonuç ilişkisiyle izaha çalışmak abestir. Ancak özellikle 1999 yılından bu yana Türkiye’nin AB ve IMF ile ilişkisiyle genel gidişat arasında gözle görülür bir irtibatın bulunduğu da kesindir. Miladı 1999 Aralık ayı olarak kabul edersek;
9 Aralık 1999 günü Türkiye IMF’ye niyet mektubu yolladı.
12 Aralık 1999 günü Türkiye Helsinki’de Avrupa Birliği’ne aday ülke statüsü kazandı.
Piyasalar coştu, borsa tarihi rekorlar kırdı.
Peki bu iki çapa sadece pozitif yönlü mü çalıştı, tabii ki hayır, hatırlayalım:
8 Kasım 2000 günü Avrupa Birliği, tam üyelik için yol haritası olarak kullanılacak Katılım Ortaklığı Belgesi’ni açıkladı. Türkiye, Kıbrıs ve Kürtçe TV’yi bahane ederek savsakladı.
15 Kasım 2000 günü yapısal reformların gecikmesinden, IMF ile gerginlikten rahatsızlık duyan yabancı yatırımcılar, bono ve hisse senedi portföylerini bozdu, faiz ve kur tırmandı.
30 Kasım 2000 günü Türkiye ek destek talebiyle yine IMF’nin kapısına dayandı.
Yani 2 çapa yerinden oynayınca öncü deprem yaşandı. Sonra:
4 Aralık 2000 günü iki ayrı IMF heyeti Ankara’da pazarlığa başladı.
7 Aralık 2000’de Nice’te, AB Zirvesi’nde dönemin başbakanı Bülent Ecevit aile fotoğrafına girdi.
Ne var ki gönülsüz ve son anda yapışılan AB/IMF ipi Türkiye’yi 2001 krizinden kurtarmaya yetmedi.
Belli ki son türbülansta -küresel nedenlerin yanı sıra- AB ve IMF sürecindeki tıkanma da rol oynadı.
Aklımız başımıza geldi, AB/IMF çapasına daha sıkı sarıldık... Bakalım krizden fırsata açılan kapıyı aralayabilecek miyiz?