TÜRKİYE’nin 500 büyük şirket listesinde Mersin’den 9 şirket var. Ama ilde işsizlik oranı yüzde 30.
Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kadri Şaman’a soruyoruz:
Kadri Başkan, bu kadar büyük şirkete rağmen işsizlik nasıl oluyor?
Mersin son on beş yılda büyük göç aldı, merkez nüfusun yüzde 48’i göçmen.
Yani her iki Mersinliden biri son on beş yılda bu ile yerleşti.
Evet daha çok Bingöl, Muş ve diğer Güneydoğu illerinden göç aldık.
Peki göç edenler nasıl uyum sağlıyor?
Sivil toplum örgütleri okuma yazma kursları açıyor, meslek kazandırıyor.
Yeterli mi?
Hayır, çünkü Mersin sosyal hastane gibi... Güneydoğu’ya tanınan teşviklerin aynısı bu ilde de uygulanmalı.
Çünkü Güneydoğu nüfusunun bir bölümü zaten Mersin’de öyle mi?
Evet, bu il bir baraj gibi göçü önledi, ama şimdi gelenlere iş ve aş lazım. Yani Güneydoğu’ya ne veriliyorsa Mersin’den de esirgenmemeli.
Almanya ne diyecek?
Almanya’nın en büyük tur operatörü, Başbakan Gerhard Schröder’in siyasi yoldaşı/ahbabı Vural Öger’e Mersin yolunda rastlıyoruz:
Fransa’dan sonra Almanya da, AB takviminde çark edebilir mi?
Hiç sanmıyorum, Schröder hem kendisini hem de partisini bağladı.
Fransa sadece iç politika nedeniyle mi tavır değiştirdi?
Aslında iki yıl önce Chirac’la görüştüğümüzde bana ‘Herkesin alışması lazım’ demişti.
Kim neye alışacak?
Chirac’a göre, Ankara ulusal egemenliği Brürsel’le paylaşmaya, Fransız halkı da Türkiye’nin üyeliğine alışmalı... Chirac’ın şahsen Türkiye’yi desteklediğine inanıyorum.
4*4 HIZLI OKUMA
EURO ve USD’ın TL karşısındaki değerini en az yerli piyasa dinamikleri kadar etkileyecek iki parametre daha var: Dolar ve Euro faizleri.
Oyun teorisine dökersek, Euro ve dolar faizinde dört seçenek var:
1) Her iki faiz de değişmez, 2) Avrupa Merkez Bankası faiz düşürür, dolarınki aynı kalır, 3) ABD Merkez Bankası faiz indirir, Euro faizi oynamaz, 4)AB veya ABD’den biri önce davranır, diğeri takip eder.
Türk ekonomisi açısından en hayırlısı ilk seçenektir. Çünkü Türkiye’nin ihracatı Avrupa (Euro bölgesi) ağırlıklıdır, ithalatı genellikle dolarla yapılır. Bu yüzden Euro’nun değerli, doların zayıf kalması dış ticaret açığını frenler, enflasyonla mücadele amacına uygun düşer.
Zayıf dolar AB’yi durgunluğa sürüklemek üzere. Eğer Avrupa Merkez Bankası daha fazla dayanamaz ve faiz indirirse Euro değer kaybeder, doların TL karşısındaki değeri yükselir. Bu süreçte Türk ihracatçısı zorlanır, ithalatımızın TL karşılığı artar, fiyat baskısı yaratır.
ABD’de açıklanan son veriler, ekonomik büyümenin hızlandığı ve enflasyonda artış işaretleri veriyor. Eğer ABD Merkez Bankası faiz artırırsa dünya sermaye piyasalarındaki fonlar dolara döner, bu ülkeye kaçar. Hem dolar yükselir hem de bazı gelişmekte olan hisse ve tahvil piyasaları çöker.
Son seçenekte ABD ve AB sırayla hareket eder, ki etkisi fazla farklı olmaz. Türkiye’nin bu karamsar senaryoya karşı tek silahı, diğer gelişmekte olan ülkelerle farkıdır; AB’den üyelik takvimidir.