GEÇEN hafta bu köşede AKP iktidarı ile hükümete karşı parlamento dışı muhalefetin öncülüğünü üstlenmiş gibi gözüken Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 2000 öncesi koşullara dönme yönündeki ortak refleksini/niyetini ele aldık.
2000 öncesi koşullardan kastımız, AB adaylığımızın tescil ve teslimi ile IMF destekli ekonomik programdan önce var olan, medya-siyaset-ticaret/finans üçgeninde tıkır tıkır işleyen, partili medya ve sermaye üreten tezgáhtı.
Bu tespiti AKP'ye ve TSK'ya dönük ağır hatta haksız eleştiri sayanlar çıktı. Hakikaten öyle mi? Gelin PETKİM ihalesi örneğinde tartışalım.
* * *
PETKİM ihalesinde Uzan Grubu'nun 605 milyon dolarlık teklifle rakipsiz kalmasına yönelik tepkilerde Yeni Şafak Gazetesi öne çıktı.
AKP icraatını pek eleştirmeyen Yeni Şafak Gazetesi ‘‘PETKİM ihalesi yeniden yapılsın’’ çağrısıyla manşetine taşıdığı haberde PETKİM'in piyasa değerinin Uzan Grubu'nun teklifinden yüzde 30 daha fazla olduğu hatırlatıldı. Haberde Uzanlar'ın Çukurova ve Kepez yüzünden devletle yaşadığı bir dizi ihtilaf da sıralandı.
Bu manşet/yorumun zamanlaması rastlantı mı?
Enerji Bakanı Hilmi Güler'in kamuoyuna da yansıyan iki uyarısını hatırlamakta yarar var:
Bakan Güler geçen nisan ayında AKP Ankara İl Başkanlığı'nda yapılan esnaf toplantısında, yolsuzlukla mücadele konusunda eleştirilince bürokrasi ile yaşadığı çarpıcı bir sorunu aktardı: ‘‘Önemli bir konuda yazı istedim arkadaşlardan. İki kişi aynı anda hasta oldu, üçüncü kişinin annesi hasta oldu aynı anda. Yani imza atmamak için. Neticede iş çıkartmak istiyorsunuz. Ama durum böyle.’’ Gerçi bakan şirket ismi vermedi ama yakındığı konunun Çukurova Elektrik'le ilgili olduğu başkentte herkesin bildiği sırdı.
Yine Enerji Bakanı Hilmi Güler, TBMM Yolsuzluk Komisyonu'na bilgi verirken Uzan Grubu'nun enerji sektöründeki yatırımları hakkında yaşanan sorunu aktardı: ‘‘Kepez ve Çukurova bizim yumuşak karnımız. Sahipleri siyasi kimlik taşıdığı için elimiz kolumuz bağlı. Siyasi rakiplerini karalıyorlar denilmesin diye ince eleyip sık dokuyoruz. Hukuki yükümlülüklerini yerine getirmiyorlar. Biz de uğraşıyoruz. Bu bizim canımızı sıkan bir konu ama çözmeye çalışıyoruz. Olayı siyasete dökebilirler ve siyasi amaçla suçlandıklarını öne sürebilirler.’’
* * *
AKP'nin şikáyetini özetlersek...
PETKİM talibi Uzan Grubu daha önceki uygulamada;
Medya şapkasıyla devleti korkuttu,
Siyasi rekabetiyle hükümeti yıldırdı.
Ama gel gör ki, AKP iktidarı PETKİM'i Uzan Grubu'na vermezse gerekçe ticari değil siyasi çerçevede algılanacak, ‘‘En yüksek teklifi AKP'ye yakın bir şirket verseydi ne olacaktı?’’ sorusu yanıtsız kalacak.
Zaten medya-siyaset-ticaret şeytan üçgeninde bir ihaleyi şaibesiz karara bağlamak mümkün değil... Türkbank ihalesini beş yıldır döne döne neden tartışıyoruz sanıyorsunuz?
Ekonomiyi siyasetin tecavüzünden korumak/kollamak amacıyla oluşturulan bağımsız ve düzenleyici kurulların varlık nedeni bu...
Ama siyasetçinin günlük rant dağıtımıyla uğraşmadığı, devletin medya teröründen korkmadığı sistem ancak ve ancak AB üyeliği ve küresel ölçekte işleyen ekonomik düzenle mümkündür.
Medya-siyaset-ticaret saadet zinciri bu sayede kırılır.
AB'yi yalnızca askere karşı siper sayanlar... MGK statükosu uğruna küreselleşmeye meydan okuyanlar... Bu kavgada cami ile kışla arasında sıkışanlar, PETKİM ihalesi türü sınavda apışıp kalırlar... ‘‘PETKİM Uzan'a verilsin mi, yoksa verilmesin mi?’’ sorusuna takılırlar.
PETKİM verilse ne olur, verilmese ne olur?
Hükümet bu kafayla giderse seneye zaten siyasetin, ekonominin hatta memleketin tapusunu Uzan zihniyetine teslim ve hediye etmeyecek mi?