25 yıllık habercilik yaşamımda 8 başbakan gördüm, izledim.
O yüzden Recep Tayyip Erdoğan’ın, Güney Afrika gezisinin çay molasında rastladığı Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş’a uzun uzun gazetelerden şikáyet etmesi bendenizi hiç ama hiç şaşırtmadı.
Çünkü değil sadece 8 başbakan, geçen çeyrek asırda bu ülkede hükümet eden belki 300 küsuru aşkın bakandan pek azı medya ile iyi geçindi.
Erdoğan’ın 2.5 yıllık iktidarı, medya-hükümet ilişkileri açısından zaten çok parlak geçmedi. Medyadaki dört büyük gruptan üçünün TMSF ile irtibatlı olmasının yarattığı anomali bir yana... Başbakan’ın dar çevre referanslarıyla siyaset alışkanlığı her eleştiriyi düşman taarruzu sanma vehmine yol açtı.
Bütün bunlara rağmen medya-iş dünyası-hükümet üçgenindeki detant her ne kadar bazı çevrelerce ‘AKP’ye destek’ olarak algılansa da aslında bu zoraki nikáhın fevkalade mantıki sebebi/izahı vardı.
Hükümet -belki de başka türlüsünü beceremediği için- siyasette AB, ekonomide IMF otomatik pilotuna bağlandı. Türkiye, Özal’ın tek parti hükümetinden bu yana özlediği siyasi ve ekonomik istikrarı yakaladı!
Peki ya şimdi? Hükümet, IMF ile itişiyor, AB reformlarını savsaklıyor...
Ve dikkat edin, aynı süreçte hükümet-medya ilişkileri geriliyor.
Eğer hükümet sebep sonuç ilişkisini yanlış kurar, AB ve IMF rötarını telafi yerine medya ile kavga tuzağına düşerse, bu savaşın galibi olmaz.
Ama mağlubunun Türkiye olacağı kesindir.
Yazıya şahsi istatistikle başladık, öyle bitirelim.
Yine haberci olarak geçirdiğim çeyrek yüzyılda iki kez üst üste seçim kazanan tek bir başbakan çıktı: Turgut Özal.
Demek ki hükümeti beğenmeyen sadece medya değilmiş, asıl affetmeyen seçmenmiş!
Tarihi yeniden yazmak
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın dün tamamladığı Afrika gezisinde yakın tarih tartışması yaşandı. Güney Afrika’nın efsanevi lideri Nelson Mandela’nın 1992 yılında kendisine verilen Atatürk Barış Ödülü’nü neden geri çevirdiği bu kez farklı gerekçelerle izaha çalışıldı... ‘Türkiye’nin, Afrika’nın baskıcı rejimlerine silah satması’, ‘Bugünkü Devlet Başkanı’nın Türkiye ziyaretine ilişkin skandal’ gibi.
1992 yazında Hürriyet’in Ankara Haber Müdürü’ydüm. Dosyayı gayet iyi hatırlıyordum; ama bu detayları asla. O yüzden arşive başvurdum. Nelson Mandela’nın ödülü geri çevirme gerekçesini ilk ağızdan tekrar okudum.
Bakın Mandela 18 Mayıs 1992 tarihinde Johannesburg’da Hürriyet’ten Faruk Zabcı’ya ne diyor: ‘Afrika’da milyonlarca kişi sadece derilerinin renginden ötürü köle muamelesi görüyor. Bu nedenle Kürtlerin çektikleri eziyeti görmezden gelmemiz mümkün değildir.’
Mandela’nın başında bulunduğu Afrika Ulusal Kongresi’nin sözcüsü Gill Marcus daha da ayrıntıya giriyor: ‘Türkiye ırkçılığa karşı mücadele eden bir barış savaşçısını (Mahmut Dikerdem) 12 yıl hapsetmiştir.’
Demek ki 27 yıllık esaretin ardından 1990’da hapisten çıkan, ülkedeki ırkçı beyaz rejimi kansız değiştiren Nobel Ödüllü Mandela ile Ankara arasında 1992 yazında patlak veren krizin iki sebebi, demokrasi eksikliği ile Kürt ipoteğidir. Ne mutlu ki aradan geçen 13 yılda Türkiye bu iki darboğazı da aştı. Gelinen noktayı takdir arzusunu anlamak mümkün... Ama yakın tarihi yeniden yazma gayreti... Moda tabiriyle şık durmuyor.