Enis Berberoğlu: Mavi Akım'ın iki tarafı






Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

YAKIN mazideki Susurluk ısrarımızı hasım ve hatta hısımlarımız dahi ‘‘polisiye merakına’’ bağlamayı yeğledi.

Elhak doğrudur... Kimi zaman isimler arası irtibatın cazibesine kapılarak bu köşeyi küçük boy telefon rehberi maketine çevirdik. Ama siz de teslim edin ki, sıkça Susurluk'un sistemin kara deliği olduğunu vurguladık.

Nitekim Susurluk'un hakkından gelemeyen sistem çöküşe geçti.

Susurluk önce hükümeti (yürütme) rezil etti.

Ardından TBMM (yasama) siyasi faturayı kesemedi.

Mahkeme (yargı) süreci uzadı, karıştı, işin tadı kaçtı.

* * *

Susurluk sınavını veremeyen sistemin tekeri, Mavi Akım ve Beyaz Enerji'de aynı çukura düştü, patinaj çekiyor.

Örnek vaka belli: Devletin (BOTAŞ) Genel Müdürü'ne mahkeme (yargı) yurtdışına çıkış yasağı koyuyor. Genel Müdür itiraz hatta medya (dördüncü kuvvet) yoluyla isyan ediyor... Ama Genel Müdür'ü görevlendiren hükümetten (yürütme) yine ses çıkmıyor. Meclis (yasama) zaten hepten kayıp.

Demokrasinin sütunları birbirlerine destek vermiyor.

Aksine sanki birbirlerinin üstüne yıkılıyor.

* * *

Temiz toplum, anadilde yayın-eğitim hakkı, şeffaf ekonomi...

Bir grup fanatiğin hobisi değildir, büyük resmin parçalarıdır.

Hepsi ve dahası bir araya geldiğinde işleyen demokrasilerde; eğer yargı yürütme organının görevlisine yurtdışı yasağı koyarsa izlenecek yol bellidir. Ya genel müdür gider veya yargının kararı değişir, ama mutlaka uyum sağlanır. Oysa Türkiye'de işler nedense hep alacakaranlık kuşağında yürütülüyor. Uyum aramak bir yana sanki inatlaşma yaşanıyor.

Mavi Akım gibi büyük soruşturma dosyaları ne yazık ki taraf yaratıyor.

Yürütme organı, yargıyı hasım görüyor. Hatta daha da ileri giderek yargının siyasi rekabetin silahı haline geldiğini savunuyor. Yargıya sorsanız, siyasi baskıyı adaletin önündeki engel sayıyor.

* * *

Demokrasinin vazgeçilmez unsurları arasındaki zıtlık artık felsefi sorun olmaktan çıktı, yol açtığı hasar her gün büyüyor.

Hatırlayın, Enerji Bakanlığı bürokratları hakkında açılan soruşturmayı yürütme ciddiye almadı, yargı bazen görev başında bulunan kişi hakkında tutuklama vermek zorunda kaldı. Yargıya kızan siyasi, savcı-hákim beğenmez oldu, hırsını sadece politikacıdan değil devlet kadrolarından çıkardı.

Sormak lazım, değdi mi, kazanan oldu mu?

* * *

Demokrasiler sadece özgürlük değil sorumluluk rejimidir.

Adaletin içine etmeye kimsenin, hatta seçilmişlerin dahi hakkı/yetkisi yoktur. Çünkü adalet onların oyuncağı değil, hepimizin ihtiyacıdır.

KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘Birkaç gündür böyle bir köşe yazısı olacak mı diye merak ediyordum, neyse ki siz yazdınız. Gençliğimizde seyretmiş olduğumuz ‘Emret Başbakanım' adlı İngiliz dizisinde müşteşar, kamu çıkarlarını savunur ve bakanın politik isteklerini hep bu çerçevede dizginlerdi. Dizinin en hoş tarafı da buydu. Kafamızda da öyle yer etmişti. Şimdi görüyorsunuz tüm kademe istifa ediyor ‘bu bir ekip işi' diye; sanki özel şirket yöneticileri gibi. İstifa etmeseler ne olacak? Kendilerinin yaptığı gibi aynı günde hepsi başka yerlere tayin edilecek, yine özel sektör gibi. Kamuda çalışmak artık çok kolay. Para vermeden ve maddi sonuçlarına katlanmadan patron şirketi gibi davranıyorsun. Çok hoş oluyor! Türkiye'nin artık yeni bir ahlak anlayışına ihtiyacı var ve en kısa sürede bunu gerçekleştirmesi gerekiyor, yoksa görüldüğü gibi hiçbir şeyin anlamı olmuyor.’’

(Ayşegül ÖZTÜRK)

‘‘Bugünkü yazınız için size ciddi olarak teşekkür ederim. Bana büyük bir iyilik yaptınız. Yani tam da benim aklımdan geçenleri yazıya dökmüşsünüz. Ben de kendimi yalnız hissediyor, bu kadar merak olmaz canım diye kendime kızıyordum.

(Ahmet ETİ)

Yazarın Tüm Yazıları