Mali gözlüğü çıkarma vakti (4)

Devlet Bakanı Kemal Derviş (artık şakayla karışık Ekonomik Mesih demeye dilimiz varmıyor) ile Merkez Bankası yönetimi yabancı konuklarıyla enflasyon hedeflemesi modelini tartışırken USD 1 milyon 400 bin lira tavanını deldi geçti...

Merkez Bankası ile stratejik ortaklarının (piyasa yapıcı büyük bankalar) dalgalı kur rejiminde herhangi bir kuru savunma lüksü bulunmadığını farkındayız...

Ne var ki beş iş gününde yüzde 5 kazandıran (TL'nin aylık getirisinden fazla) döviz seçeneği varken tasarrufçunun enflasyon çıpasına ne kadar güven duyacağını tartışmakta fayda görüyoruz.

* * *

Döviz piyasasında son bir haftanın dinamiği bellidir.

Alıcı talebi, satıcıların arzıyla karşılanamıyor. Kur yükseldikçe satışların geleceği umuluyor, o yüzden Merkez Bankası ve bankalar arz sağlamakta ağırdan alıyor... Başta ihracatçı ve turizmciler olmak üzere vatandaşın da döviz satışına geçmesiyle piyasanın oturması bekleniyor.

Ne var ki dalgalı kura geçiş günlerinde faydalı ve hatta belki de öğretici sayılan bu politika enflasyon hedeflemesine bir ay kala mali sisteme yerleştirilen saatli bomba gibi çalışıyor.

Çünkü enflasyon hedeflemesine geçilmesiyle birlikte ekonomide başka öncelik kalmayacağı varsayılıyor...

Bu teorik çerçeveyi günlük lisana tercüme edersek;

Örneğin Hazine'nin hangi faizle borçlanacağı artık Merkez Bankası'nın meselesi olmaktan çıkıyor. Dolayısıyla Merkez Bankası eğer enflasyon hedefinin tutmasına hizmet edeceğine inanıyorsa kısa vadeli faizleri artırmakta tereddüt göstermeyecek. Bu uğurda birkaç banka batsa, Hazine iç borcu daha pahalı hale gelse bile Merkez Bankası'nın politikasını etkilemeyecek (veya etkilememesi lazım).

Ekonomik büyüme, çalışanların reel ücreti, tarım kesiminin refahı da artık enflasyon hedeflemesi politikasında taviz yaratmaya yeterli gerekçe sayılmayacak... Örneğin faiz yükselir ve üretim gerilemesi/işsizliğe yol açarsa Merkez Bankası'nı suçlamanın anlamı kalmayacak.

Kurun nereye gittiği sadece enflasyon üzerindeki etkisine bağlı olarak gözlenecek, müdahale kararı bu çerçevede kalacak.

* * *

Enflasyon hedeflemesi bu köşede son birkaç gündür ‘‘Mali gözlüğü çıkarma vakti geldi’’ diye tarife uğraştığımız politika seçeneklerine iyi örnektir.

Ne var ki ekonomide tamamen yeni/yabancı endekslemeye geçildiği, göstergelerin oturmasının zaman alacağı bir dönemde dövizi kárlı tek seçenek kılmak pek akıllı işi değildir.

Dolayısıyla Merkez Bankası ve stratejik ortağı konumundaki bankalar enflasyon hedeflemesi konusunda ciddilerse gökdelenlerin bataklık zemine inşa edilemeyeceğini unutmamaları gereklidir.


KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘...yorumunuza katılmıyorum. Sn. Mesut Yılmaz'ın son çıkışı partisinin oylarının artmasını mı sağlayacak? Kendisini birçok konuda eleştirmeme rağmen bu kadar yanlış bir hesap yapacağını sanmıyorum. Ayrıca kendisini eleştiren birçok kişinin dediği gibi ulusal güvenlik kavramını uygunsuz bir ortamda tartıştığı yorumuna da katılmıyorum. Yalnızca bu kavramın gözden geçirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bunu da parti kongresi yerine evinin banyosunda yıkanırken mi söyleyecekti? Genelkurmay açıklaması da gerek üslubu, gerekse içeriği bakımından Sn. Mesut Yılmaz'ın söylediklerinin haklılığını teyit etmiyor mu?’’

(Okan GÖZEN)

‘‘Para piyasalarının kuruluşundan bu yana ilk kez kur dalgalı. 25 yıllık enflasyonumuzun her aşamasında kur bir şekilde öngörülebilir idi. Sonuç ortada, mali kesimde 40 milyar dolarlık delik. Bunun içinde Hazine'nin üç kamu bankası üzerinden yaptığı zararlar var. Bugün fonda duran, bir zamanların ‘‘deli kira’’ ödeyen süsü mükemmel içi boşalmış bankalarının saçtığı paralar var. Fiyakayı bozmamak için Hazine tarafından ödenen yüzde 40'lık reel faizler var. Sanal bir ekonomi yani. Yarınki borcun taksidiyle hovardalık yapan bir zihniyet. Bu süreçteki tüm yapılanmalar bu bonkörlükten cesaret almış. Reel sektör de öyle. Yani reel sektörün bir kısmı aslında sanal. Ortalıkta dolaşan çok TL'nin kovaladığı mal ve hizmetleri satmış. Enflasyon yoksa onların bazıları da yok! Bütçe denkse satışlar nanay! Bankalar birleşiyor, kapatılıyorsa aylık 20.000 dolar dükkán kiraları yok. Görev zararları azalıyorsa bu kadar balık lokantası, bu kadar cep telefoncu da yaşayamaz. Bir anlamda tüm şişkinlikler büzülecek. ‘‘Normalleşme’’ sürecindeyiz esasen. 25 yıllık bir dönem sona eriyorsa, kur sabit de olsa dalgalı da olsa, faiz uygun da olsa yüksek de, reel sektörün sanal kısmı bu krizden hiç çıkamayacak.’’

(Reşat KUTUCULAR)
Yazarın Tüm Yazıları