ANKARALEYLA Zana’yı ilk kez Temmuz 1991’de Diyarbakır’da gördüm.
Vedat Aydın’ın cenaze töreninde yediği polis dayağı yüzünden hastanelikti.
Patlıcanı kıskandıran morlukta yüzü ve kollarını tarihe dipnot düşmek amacıyla fotoğraflamak isteyince diğer muhabir arkadaşlarla birlikte polis şefkatinden (!) nasibimi fazlasıyla aldım.
Arkadaşım ve neredeyse 30 yıla varan kariyerimin büyük bölümünü paylaştığım Faruk Bildirici’nin "Yemin Gecesi" (Doğan Kitap) ismini taşıyan kitabında o karanlık günleri sorgulayan/ışık tutan onlarca çarpıcı ayrıntı mevcut. Ama ben, Vedat Aydın’ın ölümünü seçtim.
* * *
Vedat Aydın, 1954’te Diyarbakır’ın Bismil İlçesi’ne bağlı Kazancı Köyü’nde doğdu. 1979’da Ziya Gökalp Lisesi’nde tarih öğretmenliğine başladı. 12 Eylül darbesinde tutuklandı, 1984 yılına kadar cezaevinde kaldı. Devrimci Demokrat Kültür Derneği (DDKD) davasında yargılandı.
1990’da, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. İHD’nin Ankara’daki kurultayında Kürtçe konuştu, hakkında dava açıldı. Savunmasını da Kürtçe yapınca ünlendi. 1991 yılının Mayıs ayında HEP Diyarbakır İl Başkanı oldu. Üç-beş ay daha fazla yaşasaydı belki arkadaşları Leyla Zana ve Hatip Dicle gibi Meclis’e bile girebilirdi. Ama olmadı!
5 Temmuz 1991 gecesi evinden polis olduğunu söyleyen kişilerce kaçırıldı. Birkaç gün sonra ağır işkenceye uğramış ve 8 kurşunla delik deşik edilmiş bedeni Ergani-Maden yolunda bulundu.
Susurluk soruşturmasında Vedat Aydın cinayeti, devlet içi çetelerin işi sayıldı.
* * *
Ama Leyla Zana, Vedat Aydın cinayetinin resmi tarihe geçiş biçimine itiraz ediyor.
En azından devlet çetelerine ortaklık edenlerin varlığından bahis açıyor:
"Devlet çeteleri ile bizim içimize sızan çeteler işbirliği halinde onu (Vedat Aydın) ortadan kaldırdılar. Vedat Aydın çok dürüst, dobra konuşan, bölgede çok sevilen bir insandı. Onun ortadan kaldırılması iki kesimin de hesabına geldi." (Yemin Gecesi, s. 98)
Faruk’un kitabında Leyla Zana iki önemli tespitte daha bulunuyor.
1) Eğer yaşasaydı, Vedat Aydın’ın Kürt hareketinin ön saflarında yer alabileceği, hatta liderliğine gelebileceği öngörüsünü ilk kez paylaşıyor.
2) Vedat Aydın’ı ortadan kaldıranların koordinatlarını, "Bu projenin aktörlerinin iç ve dış güçlerle bağlantıları var" diye veriyor.
Leyla Hanım suçluyor ama ayrıntıya girmiyor.
Haydi iç güçleri anladık da, dış güçlerden kimi kastediyor?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kara harekátı düzenlediği güney komşumuz Barzani’yi mi? Yoksa o topraklardaki işgal gücü ABD’yi mi? İsim vererek kimi kırmaktan kaçınıyor?
Ayrıca savaşan taraflardan Ankara iyi kötü kendi evini temizliyor.
Susurluk, Ergenekon derken devlet çetelerinin cesareti kırılıyor.
Oysa Leyla Hanım, kendi evinden o kadar emin mi?
Bingöl’deki 33 askeri şehit ederek ateşkesi kim bozdu? Diyarbakır’daki çocuk katili bombayı kim patlattı acaba biliyor mu? Matruşka gibi çete içinde çete halinde yaşayan bir yapıyı neden destekliyor ki?
* * *
Faruk Bildirici’nin son kitabı da Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz çalışmaları gibi dikkatli ve dengeli gazetecilik ürünü. Yine de okurken Kürtler de kızacak, Türkler de...
Kızmasınlar, Faruk’un anlattığı ortak kanlı tarihimizden ibarettir.