ANKARA DÜN bu köşede Başbakan’ın Lara Park ihalesi sırasında yarışın galibi işadamının otelinde tatil geçirmesini siyasi etik açısından tartıştık.
Bugünse Lara Park projesini takip rehberini bilginize sunacağım. Çünkü Lara Park’ın hayata geçirilmesi sırasında yaşanacak her sapma ve bu yolla yaratılan her kuruş rant önceden kurgulanan siyasi rabıtanın ipucunu sergileyecek. O yüzden parayı takip etmek, suçu ve suçluyu yakalatacak!
Belki de Lara Park tartışmasında önceliği ihale yönteminin neden değiştiğine vermek lazım... Hatırladığım kadarıyla Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun Lara Park projesi oldukça farklıydı:
1) Önce Lara Park için proje belirlenmesi amacıyla, bakanlık, sivil toplum örgütleri, mimarlar odası, şehir planlamacıları odası gibi birimlerin temsilcilerinden oluşan jüri kurulacaktı.
2) Jürinin seçtiği proje için yap-işlet-devret modeliyle ihaleye çıkılacaktı. Yani ihalenin galibi kafasına değil projeye göre çalışacaktı. Lara Park’ı en kısa zamanda devlete iade eden yarışın galibi olacaktı.
Nedense Erkan Mumcu ayrılınca bu basit ve şeffaf yöntemden vazgeçildi.
Yerine arazinin yüzde 2’si kadar yapılaşma izni modeliyle ihaleye çıkıldı.
Yani Lara Park’ı alan 3 bin 500 dönümün yüzde 2’si (70 dönüm) yapılaşmayla yetinecek. Masraflarını bu yapılarla çıkartıp, kára geçecek.
Lara Park’ın sırrı işte bu yüzdede yatıyor.
Yapılaşma yüzdesinin aşılmasına izin verilirse yaratılan rant da yükselecek. Mesele klasik siyasi yağmaya dönüşecek.
Mumcu’ya söz verdi
RIXOS Otelleri’nin sahibi işadamı Fettah Tamince sadece Ak Parti iktidarının değil Anavatan Lideri Erkan Mumcu’nun da yakından tanıdığı, takdir ettiği bir işadamı. Tamince Lara Park ihalesinden sonra Mumcu’yu aradı ve kafasındaki projeyi aktardı: "Sayın bakan, bıraktığınız yerden devam edeceğim. Sivil toplumla, mimarlarla, şehir plancılarıyla görüşüp herkesin kabul edeceği projeyi ortaya koyacağım. Antalya’nın benimsemediği bir projeyle işim olmaz."
Kıbrıs değil davalar
25 yılı aşkın meslek yaşamımda kitap ve yazarlara bu kadar keyfi ve pervasız dava açıldığını pek hatırlamıyorum. 50 yaşında üç darbe artığı olduğum da düşünülürse Avrupa Birliği yasalarına bu direnişi hayra yormam mümkün değil.
Lafı uzatmayacağım, piyasacılar ve İstanbul iş dünyası sonbaharda AB ile yeni bir gerilim bekliyor. "Tren kazası" teşbihi ile anılan bu muhtemel krizin nedeni olarak Kıbrıs sorunu gösteriliyor. Oysa bence Kıbrıs konusu daha çok tartışma götürür. Ne var ki sözünü ettiğim davaları izahta çok zorlarınız.