ANKARAKÜRTLERİN gelecek seçime parti yerine bağımsız adaylarla girme senaryosuna karşı geliştirilen formülü, "Kürt bağımsıza baraj" yazısıyla (8 Ağustos 2006) tartışmaya açtık.
Ama bağımsızlara ülke barajı uygulanmasını (seçim şansının kalmamasını) savunan da, karşı çıkan da sanki 2002 seçim tablosundan habersiz gibi konuşuyor, yazıyor-çiziyor.
Kürt bağımsıza baraj önerisi çoğunlukla "rejim meselesi" olarak yansıtılıyor.
Oysa temel kaygı, basit bir siyasi hesaba, "o değil, ben seçileyim" hevesine dayanıyor. Kürt bağımsıza karşı çıkan "derin devlet" sanılıyor, ama aslında bastıran bölge milletvekilleri.
Neden mi? Gelin denklemi adım adım birlikte kuralım:
1) DTP bölgede çok yüksek (yüzde 50’ye varan oranda) oy alıyor, ama ülke barajına takılıyor.
2) DTP oyları çöpe gidince diğer partiler aynı coğrafyada çok az oyla vekil çıkartıyor.
3) DTP baraja karşı hile uygularsa, bağımsız adayları rahatça kazanacak, diğerleri kaybedecek.
4) O yüzden deniliyor ki, "Bağımsız en az ülke barajı kadar oy alırsa Meclis’e girebilsin!"
Yani bu formüle göre Diyarbakır’dan bağımsız seçilmek için milyonlarca oy gerekecek.
Peki ya geçen seçimde AKP aynı ilde kaç seçmenle milletvekili çıkarttı?
Yanıtı tabloda var: 8 bin oyla bir milletvekili, 67 bin oyla 8 milletvekili kazandı.
Dolayısıyla AKP (ve CHP) seçmeni kırk katır mı, kırk satır mı ikileminde bırakmamalı.
Kürt bağımsıza baraj, 1) Kürt oylarının temsilini önler, 2) Barajı geçen partinin 5 bin oyla bir sandalye kazanması (AKP, Hakkári) gibi eşitsizlik yaratır.
Eşitsizlik diyoruz; çünkü aynı sandalye için İstanbul’da 45 bin, Adana’da 30 bin oy gerekiyor.
Demokrasi çerçevesinde çözüm yolu da bellidir: Meclis açılırken seçim barajı yüzde 5’e çekilir. Kürtler hilesiz seçilir, AKP dahil herkes oyuna uygun parlamenter temsili bulur.