28 Şubat zorunlu eğitimi 8 yıla çıkartırken Kuran kurslarına yaş sınırı getirdi:
Diyanet’in resmi kurslarına katılacak öğrenciler 15 yaşından gün almalı,
Milli Eğitim’in temmuz-ağustos ayındaki yaz kurslarına 12 yaşından itibaren katılmak mümkün.
28 Şubat yönetiminin bu iki düzenlemeyle kırmak istediği alışkanlık belliydi: Muhafazakár yörelerde ilkokulu bitiren çocuklar ortaokula yollanmıyor, Kuran kursları bir anlamda alternatif eğitim kurumu gibi görülüyordu.
Madem ki zorunlu eğitim yaşı 15’e yükseldi, Kuran öğrenmek amacıyla kurs görme yaşının 12’ye düşürülmesi, hatta belki de kaldırılmasında ne sakınca var? Eğer hükümetin gayesi -Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gibi- milletin kitabını öğrenmesine yardımcı olmaktan ibaretse... Çaresi Diyanet’in resmi Kuran kurslarındaki yaş sınırını düşürmek veya kaldırmak, öyle değil mi? Ama hükümet bu düzenleme yerine kaçak tarikat kurslarına örtülü af çıkartmayı yeğliyor, acaba neden?
Kimse kusura bakmasın ama hükümet, tarikatlarla resmi Kuran kursları arasında tercih yapmalı.
Aksi halde samimiyetine kimseyi inandırması mümkün değil!
Derin İran’ın yeşil rengi kaybetti
KOMŞU coğrafyada siyaset sembol ve renklerle yapılır.
İran’daki cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını iç ve dış kamuoyuna duyuran İçişleri Bakanlığı’nın iki adayın oylarını yansıttığı tablonun (yandaki) renk seçimi sizce sadece rastlantı mı?
Önde giden Mahmud Ahmedinecad’ın oyları yüksek sarı sütunla, Haşimi Rafsancani’ninki ortadaki yeşil sütunla gösteriliyor.
Malumunuz yeşil İslam’ın rengi. Üstelik İran bayrağında -Kaçar ve Pehlevi Hanedanı dönemi dahil- tam 100 yıldır hákim-tepedeki renk. (Diğer iki renkten beyaz barışı, kırmızı cesareti simgeliyor.)
Yani renk tercihi refleksi analizine göre Derin İran’ın tercihi Rafsancani’ydi desek yalan olmaz. Çünkü çeyrek asırdır İran’ı yönetenler artık toplumsal, sosyal ve ekonomik açıdan geri vitesin mümkün olmadığının farkında.
Göreceksiniz reformlar Mahmud Ahmedinecad’a rağmen bile olsa sürecek.
Yeni başkan, reformculardan çok Derin İran’la uğraşmak zorunda kalacak.
Peki DEHAP yapabilir mi?
ÖNCE Türk, ardından Kürt aydınlar PKK ve Ankara’ya çağrıda bulundu, barış talep etti. Metinlere itirazım yok, ama Tarık Ziya Ekinci’nin ‘Abdullah Öcalan da aftan yararlansın’ ifadesi dikkatimi çekti. Bu talebi PKK’nın dağ kadrosu dile getirse, meydanda slogan olarak atılsa üzerinde durmaz geçerdim.
Ama aydın tanımında gerçekçi analiz ve mümkün çözüm yolu önerisi ararım.
O yüzden polemik değil gerçek merakla soruyorum:
- Bu bildiriye imza atanlar, örneğin DEHAP gelecek seçimde 369 milletvekiliyle parlamentoya girse, anayasal çoğunluk kazansa bile Öcalan’a af çıkabileceğine inanıyor mu? İnanmıyorlarsa bu talebi dile getirmek, başkana ve örgüte sadakat gösterisinden başka anlama gelir mi? Koşulsuz sadakat, aydın vicdanına sığar mı?