Kur süpürgesi ve enflasyon

EKONOMİK sorunları zekanıza hakaret sayılmayacak ölçüde basit sınıflamaya tabi tutarsak... Hatta belki daha da ileri giderek mütevazı aile bütçenizi örnek alan benzetme kullanırsak...

Kamu bankalarının görev zararı, batık bankaların maliyeti stok sorundur. Tıpkı kredi kartında biriken borcunuz gibi... Buna karşılık Hazine'nin iç borcu çevirmesi için zorunlu akım sorunu ayrı meseledir... Borcunuzdan bağımsız olarak aylık gelir-gider dengenizin sağlanması gibi...

* * *

IMF'nin ekonomik programı stok zararın eritilmesinde oldukça kestirme yol öngörüyor... Bu zararın kapatılması için bankalara yapılan ödeme parasal genişleme yarattı. Bu fazla paranın çekilmesi için iki yol var:

1) Hazine yüksek faize katlanarak borçlanabilir. Ama bu seçenekte iç borcun çevrilmesi imkánsız hale gelebilir.

2) Merkez Bankası döviz satarak TL toplar. Ancak bu yolla döviz rezervi hızla eriyeceği için spekülatif hücum yaşanabilir.

IMF'nin son bir-iki aydır ‘‘Faizler hálá yüksek’’ diye bastırması da, dalgalı kurda en ufak revizyona izin vermemesi de bu yüzden.

Yani IMF'ye göre kur süpürgesi ile stok temizliğinden başka çare yok!

Peki kur daha ne kadar yükselir?

Bu sorunun yanıtı, yabancıların Türkiye'nin yeterince ucuzladığı ve stok sorunların giderek azaldığına ikna olmaları sürecine bağlı... Çünkü Merkez Bankası ve stratejik ortağı bankalar döviz satmadığı, vatandaş, ihracatçı, turizmci dolarını bozdurmadığı sürece... Kuru dengeleyecek döviz arzı ancak yabancı (bıyıklı-bıyıksız) girişiyle mümkün.

* * *

Zaten yabancı kaynak girişi bu program için sıradan temenni değil temel varsayım... Muhtemeldir ki enflasyon hedeflemesine apar topar geçilmesi de bu nedenle... Yoksa herhalde ekonomi yönetimi de, dövizin başını alıp gittiği bir ortamda enflasyon çıpasına kimsenin inanmayacağının farkında.

Eğer (tekrar ediyoruz eğer) yabancı girişi başlarsa...

O zaman akan dövizin karşılığında başgösteren parasal genişlemeyi kontrol zorunlu hale gelecek... Biliyoruz bugün için fantezi, ama Merkez Bankası satın aldığı dövizlerin karşılığında piyasayı saracak TL'nin ne kadarını geri çekeceğini enflasyon hedeflemesi yoluyla saptayacak.

* * *

Ekonomi yönetiminin oyun planını kabaca (ve cehaletimizin yarattığı kısıtlar içinde) aktardıktan sonra başka bir kıyaslamaya geçelim...

Geçen yılki kur çıpası programı da yabancı girişi öngörüyordu...

Ama IMF'nin gönülsüz desteklediği o programda enflasyon-kur ilişkisi bugünküne göre çok farklıydı. Kur artışı sabit iken enflasyon ilk aşamada yüksekti. Yani Türkiye yabancılar için göreli olarak pahalılaştı. Eğer program sonuç verseydi enflasyon kur artışının biraz altına inecek ve yeni makro dengelerde Türkiye'ye yatırım cazip hale gelecekti.

Döviz sepetinin yüzde 20 arttığı bir yılın sonunda enflasyonun -kriz öncesinde- yüzde 30'lara inmesi o programın sanıldığı kadar çürük temelli olmadığını gösterdi...

Demek ki Türkiye'yi bu kadar ucuzlatmadan da yabancı yatırımcıya pazarlama imkanı vardı!

Oysa bugünkü programda kur artışı enflasyonun oldukça üzerinde seyrediyor. Türkiye'yi ucuzlatarak satmayı deniyoruz... İşte aynı hükümetin iki ayrı ekonomik programının farkı burada yatıyor.

KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘Hazine'nin bankalardan beklediğinin üstünde taleple karşılaştığı ortamda dövizi bu derece yükseltecek talebin nereden geldiği acaba araştırılıyor mu? Yoksa biz üç-beş spekülatörün ‘Yılmaz'ın barsakları bozuldu' türü spekülatif çıkıntılarını anlayamadığımız için zevahiri kurtarmak bakımından ‘serbest piyasa ekonomisinin gereği efendim' diye bilgisizliğimizi mi gizliyoruz? Son aylarda 4-5 milyar doların üzerinde satış yapıldığı söyleniyor. Acaba bunu kısmen serbest piyasaya girerek yapsaydı hiç değilse vatandaşta dolar demek ki düşüyormuş sanısı oluşmaz mıydı? Dolar 1.330.000'dan 1.360.000'a çıktığında büyük panik vardı. Müdahale ile 1.330.000'lara düşürüldü. Şimdi 1.330.000'lardan 1.395.000'e çıktı. Sessizlik hákim. Dolar düşebilir umudu eriyip gitti mi. Güven güven deniyor. Bu da güvenin önemli bir parametresi değil mi?’’

(Metin ŞİMŞEK)
Yazarın Tüm Yazıları