Enis Berberoğlu: Kriz kitapları






Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Şimdilik sadece sözel mucize serisini izlediğimiz Ekonomik Mesih'in bu topraklardaki zuhuru daha üç ay evveldi. Az zamanda çok havari sahibi oldu, medya müminleri mesajını kitlelere ulaştırdı. Sıra Mesih'i yaratan koşulların anlatıldığı tanık kitaplara geldi.

Yani Kriz Kitapları'na...

* * *

Krizleri Nasıl Çıkardık?

Hayır size sormuyorum... Ercan Kumcu ve Mahfi Eğilmez'in ortak kitabının ismi böyle. 1980'lerin ikinci yarısı ile 1990'ların ilk yıllarında ekonomi yönetiminden sorumlu takım arkadaşları 2000-2001 kriz yazılarını topladı, kitap yaptı. Kitabın önsözünden bile muhalefet seziliyor:

‘‘İçinde yaşanan krizden çıkmanın tek yolu döviz kurlarında bir istikrarın (öngörülebilirliğin) sağlanması yanında bankacılık sektörünün sermaye yapısının güçlendirilmesidir. Bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması çok pahalı bir projedir ve dış destek olmadan tamamlanabilecek bir iş değildir. Önce Türkiye'nin projeye ciddi hedeflerle başlaması daha sonra da dış destek için arayışlara girmesi gerekmektedir.’’

* * *

Türkiye'nin ilk ekonomi gazetecilerinden Osman Ulagay'ın Küreselleşme Korkusu isimli kitabı 19 Şubat krizi ve takip eden devalüasyon günlerinde çıktı. Kısa zamanda ikinci baskıyı yaptı...

Ulagay, kitaba 2001 krizini de ekledi. Krizden çıkış yolunda IMF reçetesine uygun önlemlere karşı direnci bakın nasıl yorumladı:

‘‘Öyleyse ne olacak? Biz hiç değilse krizden çıkana kadar ulusal onurumuzu korumaktan vazgeçip IMF'nin direktiflerini yerine getirmek zorunda mı kalacağız. Bu sorunun cevabı ne yazık ki ‘evet'. (...) küresel düzenin gereklerini gözardı edip ‘biz yaptık, oldu' düzenini sürdürmeye çalışanların ülkeyi krize sürükleyip IMF'ye muhtaç hale getirdikten sonra ulusal onurdan söz etmeleri ise göz boyayıcı bir şovdan başka bir şey değil.’’

* * *

Kumcu ve Eğilmez'in günlük uygulama birikimine dayanan, hatta akademik sınırı zorlayan eleştirilerini yapıcı saymak gerek...

Ama Ulagay'ın sözünü ettiği ‘‘göz boyayıcı şov’’, kitleleri, özellikle reform sürecinden canı yananları kandırabilir...

Örneğin şubat krizinde kamu ve fon bankalarının ağır sorumluluğu konusunda yerli-yabancı iktisatçıların neredeyse tamamı hemfikir...

Ama iş banka kapatmaya gelince siyasi hesaplarla, işsiz kalma korkusu koalisyonu tepkide ölçüyü kaçırabiliyor...

Vural Akışık'a sille-tokat saldıranlar kafalarda oluşan ‘‘işini kaybetmek istemeyen mağdur/masum personel’’ formatının hayli dışında kalıyor. Bu şiddetin kime hizmet ettiği tartışılır hale geliyor.

Otomobil camını tek tekmede kırabilecek yetenekteki bankacı kardeşimiz sakın yanılıp da Emlak Bankası'nı kendisinden daha az sevdiğimiz zehabına kapılmasın... Üstelik sevgimiz ne lafta, ne de tekmede kaldı...

Bu satırların yazarı gazetecilikteki ilk ödülünü Emlak Bankası'ndaki meşhur Horzum Soygunu konusundaki haberleri yazarak aldı.

Horzum olayı sadece ilerideki hortum vakalarına ilham vermekle kalmadı, neredeyse banka soygunlarına dosya etiketi oldu... Yetmedi, aynı bankadaki bütün büyük emlak projelerini, Bülent Şemiler'den, Engin Civan'a, Şükrü Karahasanoğlu'na kadar uzanan yöneticileri mercek altına aldık...

Cumhuriyet ve Hürriyet arşivleri de tanıktır ki yazdık, durduk...

Ne oldu... İtiraf edelim ki çok az yolsuzluğun hesabı sorulabildi.

Yazdıklarımız boş kubbede hoş seda gibi yankısız kaldı.

Sebep belli: Devletin bankası hem müteahhit, hem işveren, hem kredi kapısı, hem teminat mektubu mercii olunca işler karışıyor... Çıkar çarkları ne yazık ki bankanın binlerce namuslu çalışanını ezip geçiyor, birkaç hırsız yönetici koca kurumu yolsuzluk odağı kılıyor.

‘‘Bankayı kapatmaktan kurtaracağız’’ diye yola dökülenlerin tedaviden çok soyguna devam arzusu taşıması da muhtemel...

Demokrasilerde herkes beğenmediği kararı yasalar çerçevesinde protestoda özgürdür... Ancak cam kıran tekmenin ardındaki gücün bankadan beslenen büyük müteahhitlerle onların hükümetteki uzantılarından kaynaklanabileceği ihtimalini de ne olur göz ardı etmeyelim.

KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘Emlakbank çalışanlarının yaptıkları ayıp. Emlakbank çalışanları yıllarca -kamuoyuna mal olmuş şekilde- bankaları hortumlanırken, onca yolsuzluk yapılıp devletin (vergi mükelleflerinin) paraları sağa sola dağıtılırken hiç ses çıkarmadılar. Şimdi, Emlakbank tasfiye olup, onların keyifleri kaçacak diye (aslında işlerinden de olmayacaklar) protesto eylemleri düzenliyorlar. Bu çıkardıkları gürültünün 10'da birini yolsuzluklar yapılırken çıkarsalar, bankalarına sahip çıksalardı sanıyorum bugün yaşadıklarını yaşamazlardı. Vural Akışık (ki kendisini şahsen hiç tanımam) özel sektördeki görevini bırakıp, fedakárca devlet bankalarını ulusal program dahilinde rehabilite etmeye çalışıyor, tartaklanmayı değil, alkışı ve takdiri hak ediyor.’’ (Umay ŞAHİN)

Yazarın Tüm Yazıları