Turkcell’de çalıştığı belli bir okurum ismiyle şu bilgiyi iletti: "L.E’nin (Ergenekon tutuklusu) kızı hálá Turkcell’de görev yapmakta ve işe bile gitmeden maaşını her ay eksiksiz olarak almaktadır. Umarım işinize yarar."
Yetmedi, bir başka okur da, Ümraniye bombalarından sonra gözaltına alınanlar arasında bir H.Ş. olduğunu hatırlattı, "Acaba aynı kişi mi?" diye sordu. Malumunuz 2003 yılında BDDK’yı tehdide giden iki kişiden birisi kendisini H.Ş. diye tanıttı.
(Dün de yazdığım gibi, kendisine ulaştığım işadamı H.Ş. olayla hiç ilgisi bulunmadığını, BDDK’ya gitmediğini söyleyince... Yargısız infaz olmasın diye BDKK kayıtlarında açık kimliği bulunan H.Ş.’nin ad ve soyadının baş harflerini vermekle yetindim.)
Tekrar Ümraniye’deki H.Ş.’ye dönersek... Cumhuriyet Savcılığı’ndaki ifadesinden sonra serbest bırakılan bu kişiye, Ergenekon tutuklusu Ergün Poyraz ile ilgili sorular yöneltildiği anlaşılıyor. Ama asıl ilginci, H.Ş. için aynı dalgada gözaltına alınıp ifadeden sonra salıverilen başka bir zanlının tarifi: "H.Ş.’yi 2001 senesinden beri tanıdığını, kendisini Karadayı’nın yeğeni olarak tanıtan, sempatik, yedek parça işleriyle uğraşan bir kişi olduğunu..."
Dahası aynı zanlıya Ergenekon tutuklusu Atilla Uğur’dan gizli bilgi alıp almadığı da soruluyor.
Hatırlayacaksınız, H.Ş.’nin şirketinde Uğur’un gizli ortak olduğu iddiası yaygın.
Okurlar sağolsun, varolsun ama... Ama bir bilgi var ki, resmi teyidi gerekiyor.
Haberleşmede kriptolu cepler kullanmış. Yani resmi dinlemeden kurtulmak istemiş...
Cürüm raporuna bakınca bu önlem normal... Ama kayda değer başka bir soru daha var.
Kriptolu telefonlar Türkiye’de üretilmiyor, ithal ediliyor.
Dinlemeye karşı telefona tabir yerindeyse zırh çekenler...
Aynı zamanda o telefonu hiç fark ettirmeden dinleyebiliyor.
Yani kriptolu cep çetesi Türk polisinden, savcısından korkuyor.
Ama telefonu aldığı yabancı üreticiye güveniyor.
Nasıl oluyor?
Ve Ergenekon çetesinin yolu neden hep Rusya’da kesişiyor.
Bence Cahit Karakaş değil
DÜN sabah gazeteleri okurken Yaşar Öz’ün Mehmet Ağar’a beş sayfalık mektubuna rastladım.
Üçüncü sayfasında Yaşar Öz bakın ne yazıyor: "...Nedense bir türlü yakalanamayan insan simsarıyla (Mehmet Ağar, Yaşar için böyle demişti) randevulaşıp kadim dostu tekstilciler birliği başkanı Cahit Karakaş’ın Ankara’daki fabrikasında buluşup ortak strateji belirlemelerini nasıl açıklamak ister acaba?"
Cahit Karakaş ismini hatırlayacak yaştayım. 12 Eylül darbesinden önceki son TBMM Başkanı’dır. Mühendistir (İTÜ mezunu), Ulaştırma ve Bayındırlık bakanlıkları vardır. Ama tekstil veya konfeksiyon alanında mesleki örgüt başkanlığı yaptığını hatırlayan, bilen çıkmadı.
Merak ettim, Yaşar Öz’ün avukatı Suat Narin’i aradım. Mektupta "Cahit Karakaş" diye yazdığını teyit ettim. Ama Suat Bey de, bir isim karışıklığının söz konusu olabileceğini söyledi.
Ben Ankara’da Mehmet Ağar’la ahbaplığını bildiğim, başkente moda günlerini kazandıran tek isim tanırım. Ankara Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Canip Karakuş. Dün kendisini aradım, rahatsızlığı nedeniyle görüşemedim.
Özetle bence Yaşar Öz’ün kastettiği kesinlikle Cahit Karakaş değil, ama kimdir bilemem.