Paylaş
GERÇİ Türkiye'nin uygar dünya ile ekonomik ve siyasi köprüleri atmasının üzerinden fazla zaman geçmedi. Ama atılan köprülerin yeniden kurulması için sadece niyet ifadesinden fazlası gerekecek gibi.
Dolayısıyla dün önce IMF ile çerçeve anlaşmaya varılması... Ardından Bakanlar Kurulu'nun Avrupa projesi için gerekli Ulusal Program'ı onaylamasını stratejik köprübaşı saymak yanlış olmaz.
Böylece sanki takvimlerde Aralık 1999'a dönüldü.
Türkiye, Helsinki arifesinde olduğu gibi Avrupa'ya katılımı, ekonomik alanda ise IMF ile yeniden şansını denemeyi öncelikli hedef ilan etti.
Hani iddia üzerine sırayla pisliği yiyen ağayla yanaşmanın fıkrası misali... Peki biz bunca haltı neden yedik?... Yanıtını gelecek seçim için alacak hanesine kaydedelim, takılıp kalmayalım, önümüze bakalım.
* * *
Devlet Bakanı Kemal Derviş'in kazanımlarını köprübaşı olarak nitelemek asla küçümseme sayılmamalı. Çünkü IMF ile varılan çerçeve anlaşmanın içinin dolması çetin bir siyasi süreci gerekli kılıyor.
TBMM'den geçecek yasalar, siyaseten acıtacak kararlar...
Üçlü -hatta Kemal Derviş'i sayarsanız dörtlü- koalisyonun ne kadar ciddi olduğunu önümüzdeki haftalarda anlayacağız.
* * *
Yeni programın teknik önceliği kamu bankaları... Hem Türk tarafı hem de IMF ayrı basın toplantılarında bu ortak hedefin altını çizdi. Hatta kamu bankaları operasyonu teknik ayrıntıya girilen tek başlık oldu:
1) Kamu bankalarına görev zararı kadar, yani 17 katrilyon liralık Hazine káğıdı verilecek...
2) Kamu bankaları bu káğıtlarla Merkez Bankası'ndan finansman sağlayacak.
3) Böylece kamu bankalarının gecelik fon piyasasından talebi azalacak.
4) Merkez Bankası bu yolla yaratılan fazla parayı geri çekecek.
* * *
Bu operasyon aksamadan işlerse fon piyasası üzerindeki kamu bankaları ipoteği kalkacak. Faizler zamanla normal seviyeye düşecek, ödemeler sisteminin yeniden kilitlenmesi riski azalacak.
Mali sistemdeki önemli bir sorun (diğeri özel bankaların ölçek ekonomisine göre yeniden yapılanması) kalıcı olarak çözülünce reel sektörün, yani üretim ve istihdamın toparlanmasına sıra gelecek.
Ne var ki bu operasyonun yumuşak karnı döviz kuru...
Hükümete güvenerek dövizle borçlanan mali sistem ve şirketler bugünkü kur seviyesinin gerçekçi olmadığının farkında. Ama dış borç veya üretim için ithalat amacıyla zorunlu döviz satın alırken büyük zarara uğruyor.
Bu yüzden etkili lobiler, Merkez Bankası'nın kura müdahalesini giderek daha yüksek sesle ister hale geldi.
Oysa Merkez Bankası, piyasada fazla para varken kurun aşağı çekilmesinin dövize hücum başlatacağı endişesini koruyor.
Dolayısıyla yakın dönemde Ankara ve piyasalar arasındaki çekişmenin döviz kuru politikasında yaşanacağını kestirmek zor değil.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Fantezim: Hırsızlar, Kemal Derviş'i küstürür ve bertaraf ederler. Derviş hizmet aşkıyla parti kurar, tek başına iktidar olur...’’
(Osman Serdar Türkoğlu)
Paylaş