Anlaşılan 7 Aralık günü TV’ler Finlandiya mahreçli liman haberini geçmeye başlayınca Çankaya arandı. "Türkiye’nin Kıbrıs pozisyonunun değişmediği, yaklaşımının eski rayında devam ettiği" vurgulandı. Cumhurbaşkanı, saat 14.00’te Milli Komite toplantısı için masada Başbakan’ın karşısına bu bilgiyle oturdu. Genelkurmay ise zaten bir gece önce ziyaret edildi.
Milli Komite toplantısının ardından Genelkurmay Başkanı ile Başbakan ayakta kısa süre sohbet etti. Başbakan Köşk’ten ayrıldıktan sonra Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı yarım saat görüştü.
Önceki gün "Milli Komite toplantısında neden Başbakan’a sorulmadı?" diyecek olduk.
Başbakan’a kızanlar, "Olur mu hiç, devlet düzeni öyle işlemez" tepkisini verdi.
O zaman devlet geleneğine uygun soralım, belki onlar da hatırlar:
- Cumhurbaşkanı neden Milli Güvenlik Kurulu’nu (MGK) toplantıya çağırmadı?
Öyle ya, askerle sivilin bu meseleleri konuşması için en uygun zemin MGK değil mi?
Zaten Abdullah Gül’ün 24 Ocak 2006 açılımı da MGK’dan onaylı öneri.
Sözlü olarak Finlilere iletilen öneride o güne göre tek fark ne biliyor musunuz?
Bir yıllık süre şartı, yani Türkiye’nin önerisini geri çekme hakkı.
(Fin Planı’na verilecek yanıtsa 31 Ekim’den bu yana toplantı olmadığı için MGK’ya gelmedi.)
Bu ay yine MGK toplantısı var. MGK’da neler olur, şimdiden kestirmek zor.
Ayın 20’sinden sonra yapılması planlanan MGK’nın tarihi/gündemi henüz belli değil.
* * *
Liman polemiği gösterdi ki, Çankaya seçimi kara delik haline geldi.
Ulusal güvenlik önceliği bile tanımadan her tartışmayı içine çekiyor.
Yakın zamana kadar genel seçimin öne çekilmesi belki gerilimi düşürürdü.
Ama ortaya çıkan bu güven bunalımı göz önüne alınırsa...Tayyip Erdoğan’ın muhalifleri ellerine geçen her fırsatta Çankaya yokuşuna barikat kuracağa benziyor.