Kamyon çarpmasa da çete çözülecekti

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Mübarek Susurluk kazasının sekizinci ayını tamamlarken çete, bağımsız yargı karşısında güneş görmüş kartopu gibi çözülmeye başladı.

Peki hiç düşündünüz mü; 3 Kasım gecesi Susurluk'ta araştırmacı kamyon, Mercedes'e çarpmasa ne olacaktı diye?..

Yok, hemen umutsuzluğa kapılmayın. Aksine sihirbazları, polisiye romanları, hayalet öykülerini hatırlayın. Hepsinin sırrı tektir: Doğaüstü faktörü unutun, geriye kalan gerçektir...

Evet Susurluk'ta kamyonun, Mercedes'e çarpması tamamen rastlantıydı.

Ya çarpmasaydı?.. İşte bu sorunun yanıtı, önceki günkü DGM duruşmasında verilen ifadelerle ortaya çıktı.

* * *

MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, Abdullah Çatlı'nın 1995 yılında Tarık Ümit'in kaçırılışı sırasındaki psikolojisini anlattı:

- Abdullah Çatlı o dönemde işi iyice azıtmıştı. O devirde ona söz geçirecek makam yoktu. Beni bile görevden aldıracağını söyleyecek kadar kontrolden çıkmıştı...

Bu ifadeyi hatırda tutarak TBMM Susurluk Komisyonu kayıtlarına dönelim. Kocaeli Çetesi'nin lideri Hadi Özcan'ın Abdullah Çatlı ve petrol kaçakçılığı hakkında Komisyon'a anlattıklarına bakalım.

Çatlı ve onu gerçek ismiyle tanıyan Hadi Özcan, İzmit'e ayda 20 bin ton kaçak petrol getirecek teşkilat kurdular. Kaçak petrol için liman, depo buldular, dağıtım için istasyonlarla anlaştılar.

Ancak Hadi Özcan ve Abdullah Çatlı arasında para konusunda anlaşmazlık çıktı. Hadi Özcan, Abdullah Çatlı'nın kendisini öldüreceği telaşına kapıldı. Aracılarla Özel Harekât Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'e ulaştı.

Ankara'da bir otelde karşılaştıkları Şahin'e Abdullah Çatlı'dan söz edince, ‘‘Allah belasını versin, ben de görüşmüyorum'' yanıtını aldı.

Bu sözler, Mehmet Eymür'ün deyimiyle kontrolden çıkan Abdullah Çatlı ile Emniyet arasında ciddi sorun çıktığına işaretti.

Nitekim, ANAP'lı Devlet Bakanı Eyüp Aşık, ocak ayında Komisyon'a verdiği ifadede çetede iç çatışma çıktığından söz etti:

- Tarık Ümit'in öldürülmesini araştırıyorum. Diyorlar ki, yahu Tarık Ümit, Dursun Karataş'la başka ilişkilere girmişti. Tarık Ümit, evet bizim adamımızdı, ama aynı zamanda eroin işinden de avanta almaya başlamıştı deniyor mesela. Onu yok ettik falan. Bir görünen sebebi bu. Bir de iç çatışma çıkıyor aralarında; işte Cem Ersever'in öldürülmesi falan...

* * *

Abdullah Çatlı'nın eşi Meral Çatlı, Susurluk kazasından 10-12 gün önce otomobilinin altına bomba konulduğunu hatırlatıyor.

Eşinin o tarihten itibaren çelik yelek giydiğini, şoförüne otomobilini yıkatırken bile yalnız bırakmaması gerektiğini söylediğini aktarıyor.

Meral Çatlı, eşine bu önlemlerin nedenini sorduğunda aldığı yanıtı anlatıyor:

- Arabanın içine eroin bırakacaklarmış ve beni de tarayacaklarmış. Yani eşimin arabası yıkamada iken eşimin arabasına bu madde bırakılacakmış ve eşim de içine bindiği zaman şoförüyle beraber taranacakmış.

Yok yere suçlanmak amacıyla evine, cebine uyuşturucu bırakılması, polis baskısından çok çeken solcu aydınların kâbusuydu bir zamanlar. Aynı korkuyu yıllar sonra Abdullah Çatlı'nın çekmiş olması ne garip.

Zaten küçük kızına bıraktığı sekiz sayfalık mektupta, ‘‘Ben Avrupa'yı hoplattım. Türkiye'yi de hoplatacak gücüm var, ama o kadar yalnız hissediyorum ki kendimi'' diye yakınıyordu Abdullah Çatlı.

* * *

Tüm ifadeler aynı yöne işaret ediyor.

Susurluk Çetesi'nin aktörleri, kazadan birkaç ay önce ciddi anlaşmazlığa düşmüş durumdaydı. Ve eğer bu anlaşmazlık giderilemeseydi, muhtemelen Türkiye büyük bir rant savaşına sahne olacaktı.

Keşke kamyon, Mercedes'e çarpmasaydı da, çeteler savaşında sağ kalanlar yargı önünde her bildiklerini anlatsalardı, diye düşündüğünüz olmuyor mu hiç?

Yazarın Tüm Yazıları