Paylaş
Diyarbakır
Diyarbakır'da hava güneşli... Bahar yıllardan beri belki de ilk kez patlayan silahların habercisi olmadı...
Uçağa binerken elimizde Hasan Cemal ustamızın gazetecilik vasatında aslında vicdan muhasebesi dersi verdiği kitabı var. Kitapta geçen ‘‘cici demokrasi’’ tabiri bizi 30 yıl kadar geri götürüyor... Bıyık tüylerine hayran olduğumuz, 27 Mayıs'ı askeri darbe olarak değil ‘‘Devrim’’ diye bellediğimiz günlere... O zamanlar sadece kavramlar değil sorular da yanlıştı galiba...‘‘Neden geri kaldık?’’ diye kafa yoran yoktu. ‘‘Neden geri bırakıldık?’’ diye soran çoktu... Sanki birileri bu soruyu üstüne alınıp yanıtlar sanacak kadar saf ve cahildik. İlla günah keçisi aramanın son adresi seçim sandığıydı... Madem ki sandıktan ‘‘devrimcilerin’’ tercihi çıkmıyordu... O zaman demokrasi yanlıştı. Ağabeylerimizin, ablalarımızın rejimi ‘‘cici demokrasi’’ diye küçümsemelerine aldandık...
* * *
Belki farkındasınız... 10 gündür yollardayız. İç Anadolu'nun kuzeyinde, Karadeniz şeridinde dolaştık, Diyarbakır'da Nevruz'u kazasız atlattık... Az konuştuk, çok dinledik... Gündem terördü, gündem geçimdi, gündem işsizlikti... İlçeler, beldeler, mezralar, kahveler, köy odalarında tek soruyla karşılaştık: Seçim var mı, yok mu?
Her akşam TV ekranlarına yansıyan küskün ve yüzsüz TBMM manzaraları sıradan vatandaşa sirk gösterisi kadar yabancı ve uzaktı...
Sanki zaman tüneli gibi...
30 yıl öncesi dangalakça ‘‘cici’’ diye dudak bükülen demokrasinin içine hem de Meclis'in orta yerinde böylesine edilirse ne demeli?
Kaka demokrasi?
* * *
Bizim kuşak demokrasiye saygıyı kanla öğrendi... Önce ipte sallanan başbakan, ardından üç fidan... Sonraki 10 yılda ölen 5 bin genç insan... Birbiri peşi sıra yitirilen neredeyse üç kuşak...
İnanın kolay olmadı. Demokrasiyi sanırım sevdik ama icazetli siyasete pek ısınamadık galiba... O nedenle bu köşede siyaset yazmaktan çoğunlukla kaçındık. Zaten siyaseti hangi malzemeyle yazacaktık ki...
Çok değil geçen yılı hatırlayın...
Alın Yalım Erez veya İlhan Kesici'yi... Kurtarıcı başbakan adayları, merkez sağın seçmen veya örgüt değil ama medya tabanına dayanan potansiyel liderleri. Onlar şimdi küskün... Devirdikleri Necmettin Erbakan'ın siyasi müttefikleri. Bırakın memleketi kurtarmayı, kendileri batıyor. Hata nerede?
Siyaset bilgesi geçinen muhterem Cumhurbaşkanı seçimi ertelemek isteyenlere göz kırpıyor, ertesi gün postal sesiyle hizaya geliyor. Kaçıncı kez, neden hâlâ öğrenemiyor?
Kirli siyasete, umutsuz kitlelere çare gösterilen Fazilet... Hani seçim istiyordu... Veya istemiyor muydu? Neden dansöz gibi kıvırtıyor... Yoksa ‘‘Fazilet'in Türkiye'ye uyum süreci’’ dedikleri bu mu olsa gerek...
* * *
Ezcümle kaka demokrasi, bu uğurda gerçekten can siperane çalışan, icraatlarıyla en kalın taşları bile delen siyaset mühendislerine, medya mütefekkirlerine hayırlı olsun...
Kaşıklarını kapıp koşsunlar...
Bu pislik hepsine yeter.
Kalanı bile midemizi kaldırır.
Paylaş