Paylaş
İRANLI sanılan bombacı Türk çıktı, Türkiye'deki cinayetlerin sanıkları İranlı... Zaten polise göre karanlık ittifakın tarafları belli: İranlı ajanlar ile Türk teröristler. Hatta, ‘‘Peki kimdir bu İranlı ajanlar?’’ sorusuna da yanıt hazır... Hemen İranlı üç-dört sözde diplomatın ismi önümüze konuluyor...
Ama sanki ‘‘Türkiye'deki İran’’ unutuluyor... 1,5 milyon İranlı göçmen nüfusun içinden casus çıkması ihtimali her nedense göz ardı ediliyor... Oysa daha birkaç yıl önce, Susurluk skandalı sırasında İranlı bir ajanın ölümünü aylarca tartışmadık mı?
* * *
Adı Asgar veya Askar Smitko idi... Arkadaşı Lazım Esmaeili ile birlikte 1995 yılında kaçırıldı, ölü bulundu... Mehmet Eymür tarafından kaleme alınan ikinci MİT raporunda bu cinayetin öyküsü ön plandaydı:
* ‘‘14 Ocak 1995 akşamı saat 21.30 sularında Ataköy Polat Rönasans Oteli'ndeki Emperyal Gazinosu'na giden İran asıllı uyuşturucu kaçakçıları Askar Simitko ve Lazım Esmaeili 15 Ocak 1995 günü sabaha karşı 03.45 dolaylarında gazinodan çıkıp evlerine giderken yol üzerinde bulunan biri tepe lambalı Renault marka araç olmak üzere 3 araçtan müteşekkil uygulama yapan sivil polis ekibi görünümündeki telsizli şahıslar tarafından çevrilerek aramaya tutulmuşlar ve bilahare aynı şahıslar tarafından kendi arabaları ile birlikte alınarak götürülmüşlerdir.’’
* ‘‘28 Ocak 1995 tarihinde Askar Smitko ve Lazım Esmaeili'nin cesetleri, İstanbul/Silivri'de Kerev deresi içinde, tabanca ile çok sayıda kurşunlanmış, kulakları kesilmiş ve işkence görmüş vaziyette köylüler tarafından bulunmuştur.’’
* * *
Olay tarihinde cinayetle ilgili yorumlar farklıydı... Sorumluluğu PKK'ya yıkanlar çıktı. İki kaçakçının Türk makamlarına ihbarda bulundukları için cezalandırıldıkları iddiası ortaya atıldı... Mehmet Eymür'ün analizi değişikti:
‘‘Olayın uyuşturucu alışverişindeki anlaşmazlık ve haraç vermeme dolayısıyla gerçekleştirildiği, grubun (Susurluk çetesi) bu eylemden büyük paralar elde ettiği anlaşılmıştır. Bu eylem tamamen maddi menfaate, uyuşturucu alışverişine dayanmakta olup, olayın ideolojik bir yönü yoktur. Grubun ne şekilde olduğu tespit edilmemekle birlikte bu eylem neticesi 1 milyon dolar kadar para elde ettiği anlaşılmıştır.’’
* * *
Susurluk ilişkileri hakkında tek devlet belgesi olma özelliğini taşıyan Kutlu Savaş raporunda ise İranlı uyuşturucu kaçakçısının farklı bir yönü açığa çıktı...
Savaş'ın raporuna göre Smitko ‘‘Humeyni rejiminin ajanıydı, ama MİT korumasındaydı’’... Raporun ilgili bölümüne birlikte göz atalım:
‘‘Asgar Smitko, emniyet istihbaratının yazılarına ve tesbitlerine göre birçok yasadışı faaliyetinin yanı sıra İran'ın Humeyni Rejimi'nden o günün şartlarına göre çok büyük meblağ ile çok miktarda silah almış, İstanbul'daki rejim muhaliflerini İran Gizli Servisi'ne haber vererek öldürtmüştür.’’
‘‘Bu bilgiler üzerine, emniyet, adı geçen kişiyi bulunduğu yerden derhal sınırdışı etmek istemiş, tüm valiliklere çekilen faksla bu emir bildirilmiş olmasına rağmen MİT Müsteşarlığı bu girişimlere, kendisinden istifade edildiği gerekçesiyle, beş, altı devamlı yazışmalarla engel olmuştur ama Ocak 1995'te kaçırılması ve öldürülmesine kimse engel olmamış veya olamamıştır. Bu tespitler Sn. Başbakan'a yorumsuz sunulacak kadar açıktır.’’
* * *
Dönemin Başbakanı'nın (Mesut Yılmaz) bu açık tespitlerden ne anladığı konusunda rivayet muhtelif... Ama İranlı silah ve uyuşturucu kaçakçısının, MİT korumasındayken faili meçhule kurban gitmesi, Mumcu-Kışlalı-Üçok ve Aksoy soruşturmasındaki bizce en anlamlı soruya dolaylı da olsa yanıt veriyor...
Soru: Neden bu cinayetlerin aydınlatılması bu kadar uzun sürdü?
Çünkü: Yukarda anlatılan ilişkiler adaletin işlemesine engeldi...
Paylaş