İmralı ipoteği aşılmalı

29'uncu Kürt isyanını Abdullah Öcalan'ın Kenya'da ABD tarafından paketlenip Türkiye'ye teslimi bitirdi. O gün bugündür, yani yaklaşık 4.5 yıldır Kürt meselesiyle ilgilenen herkesin ve/veya tarafların, her yeni adımı Öcalan'a endeksli düşünme, yorumlama alışkanlığı gelişti.

İdamın kaldırılmasından Irak politikasına kadar uzanan yelpazedeki tartışmaların sıklet merkezi hep İmralı seçildi.

İlk günlerdeki refleksi anlamak mümkündü:

PKK örgütü, lideri rehinken silahlı eyleme yönelemedi.

Türkiye, Öcalan'dan Mandela yaratma fobisini yaşadı.

Ama aynı paradigma bugün için de geçerli mi, açıkçası kuşkum var.

Çünkü aslında sadece Tunceli ve Bingöl fay hattında çıkan sıcak çatışmalar bile artık PKK veya yeni adıyla KADEK'in Öcalan'ın hayatını/rahatını eskisi kadar umursamadığını gösteriyor.

Ama dahası da var... Örneğin dün ANKA'nın geçtiği haber, PKK/KADEK'in kana doymamış çevre coğrafyada yeni taşeronluk peşinde koştuğunu gösteriyor: ‘‘ABD'nin, ‘Türkiye sınırından içeri girilmemesi, buna karşılık İran'a yönelik eylemler yapılması' koşuluyla PKK/KADEK'i desteklediği belirtiliyor. Bu kapsamda geçtiğimiz günlerde PKK/KADEK unsurlarının Mahabat Bölgesi'nde İran birlikleriyle şiddetli bir çatışmaya girdiğine dikkat çekiliyor.’’ (ANKA Ajansı, 12 Temmuz 2003)

Ortadoğu satranç tahtasında Suriye, Irak, hatta Rusya’nın bile piyonu sıfatıyla yer alan, eylem yapan PKK/KADEK'in bu kez de İran'a karşı kullanılması ihtimaline acaba ‘‘ABD emperyalizminin düşmanı’’ Öcalan ne diyor? Veya soruyu düzeltelim: Öcalan'ın ne düşündüğünü merak eden var mı?

* * *

Abdullah Öcalan'ın örgütüyle irtibatının koptuğu senaryosunu abarttığımı düşünenler, temeli silahlı propagandaya dayalı, etnik ayrılıkçı bir örgütün liderinin 4.5 yıldır dünyadan izole yaşam sürmesini fazla hafife almıyor mu? Bu süre içinde;

Öcalan güneşin her doğduğunda koşulların değiştiği bir coğrafyada yıllardır gelişmeleri gazete haberlerinden, radyo bültenlerinden izliyor.

PKK/KADEK, Öcalan etiketli mesajların kaynağından emin olamıyor, hangi psikoloji/etki/baskı altında karara bağlandığını kestiremiyor.

Örgütte Öcalan'ın yarattığı boşluğu doldurmaya kalkmak ihanet sayılıyor, dolayısıyla yeri doldurulamıyor.

Hatta duyduğuma göre, İmralı'daki konuğun dahi zaman zaman kafası karışıyor, örgütüne tam hákim olup olmadığından kuşkuya düşüyor.

* * *

Türkiye'yi yönetenler, geçmiş 28 Kürt isyanının Öcalan'sız çıktığını unutmamalı. Kürt meselesinde İmralı'nın ipoteği aşılmalı.

Haftaya Meclis'te tartışılacak Topluma Kazandırma Yasası, PKK/KADEK ile bu tür düzenlemelere karşı çıkan çevreler arasında yeni cephe yarattı, kabul... Ama en az o kadar önemli gelişmeler/sorular da göz ardı edilmemeli.

Örneğin, Bingöl'deki son baskını terör örgütü üstlenmedi, neden? Yıllar sonra bölgeden işkence, kötü muamele haberleri gelmeye başladı, doğru mu?

Hep geçmiş isyanlara, aktörlere takılıp kalmak yanlıştır.

Marifet 30'uncusunu daha çıkmadan bastırmaktır.

Devlete düşen sorumluluk budur.
Yazarın Tüm Yazıları