ASLINDA başlıktaki tespit, çatışan her iki taraf yani hem Türkiye hem de PKK için geçerli. Çünkü ABD’nin 1999 Şubat ayında Apo’yu Kenya’da paketleyip MİT’e teslimiyle başlayan süreçte PKK siyaseten rehin düştü, Türkiye uzun vadeli Kürt politikası üretiminde yetersiz kaldı.
Oysa Ankara’nın İmralı stratejisi ilk günlerinde hiç de başarısız sayılmazdı:
Apo’nun İmralı’da sağ salim ikameti, kanlı PKK eylemlerini önledi.
Apo yaşadıkça PKK yeni lider seçemedi, ama öte yandan İmralı kararlarının kaynağından da tam emin olamadı.
(Meraklısı için bu politikanın ilham kaynağı, Peru’da yakalanan Abimael Guzman’ın benzer şekilde tecrididir.)
* * *
Ne var ki son beş yıldaki Türk hükümetleri, İmralı stratejisine güçlü bir Güneydoğu Anadolu açılımı/politikası ekleyemedi. Bölgesel kalkınma sağlanamadı, etnik siyaseti ikame edecek güçlü siyasi taban yaratılamadı.
Dahası, ABD’nin Irak’ı işgaliyle Kuzey Irak’taki varlığımızı/ağırlığımızı da kaybettik. Neticede Kandil Dağı’ndaki PKK’yı temizlesin diye ABD ordusuna yalvaracak hale geldik. (Bir savaştan kaçtığımıza sevinenlerin PKK ile patlak veren yeni çatışmaları nasıl algıladıkları merak ve ayrı bir yazı konusudur.)
* * *
ABD’nin PKK’ya karşı şiddet kullanmayacağı zaten belliydi. Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice’ın ‘askeri olmayan seçenekler’ diye tarif ettiği politikanın ipucu geçen hafta Apo’nun kardeşi Osman Öcalan’ın Yurtsever Demokratik Parti’yi (WPD) kurmasıyla belirdi.
PKK, başkanlık hanedanı düzeyinde bölündü...
Bu bölünme yeni risklere gebe, çünkü:
1) ABD’nin Barzani ve Talabani ile kan uyuşmazlığı çıkmadığı takdirde PKK’lı muhaliflere destek vereceği belli.
2) Kürt siyasetinin sıklet merkezi, hatta kıblesi İmralı’dan Kuzey Irak’a kayarsa Türkiye elindeki en güçlü kartı yitirecek.
İşte o yüzden hem Türkiye hem de PKK açısından ‘İmralı ezberi bozuldu’ diyoruz. Yeni politikanın biri dışta diğeri içte mutlaka iki ayağı olmalı:
Kürt kartı, ABD veya taşeronu İsrail’e kaptırılmamalı.
Bölünmüş PKK’nın rüşt ispatı için kanlı eylemleri önlenmeli.
Yargıtay Başkanı hangi takımı tutuyor?
YARGITAY Başkanı Eraslan Özkaya dün Anadolu Ajansı’na uzun bir açıklama yaptı. Zaten kamuoyu, sayın başkanın yazdığı kitapların telifinden, Bodrum’daki müteahhidinin hayat arkadaşı hanımefendinin Alaattin Çakıcı hakkındaki kanaatine kadar her konuda bilgi sahibiydi...
Dünkü açıklama da boşlukları doldurdu... Sadece tek eksik kaldı.
Acaba sayın başkan, hangi futbol takımını tutuyor?
Sakın Beşiktaş olmasın, sayın başkan kara kartalın kayıtlı üyesi mi acaba?
Tıpkı Alaattin Çakıcı gibi... 1984’te Çakıcı’nın yardımıyla başkan seçilen MİT görevlisi Süleyman Seba gibi... Çakıcı’nın kaçışında kullandığı vizede imzası bulunan kulüp yöneticileri gibi...
Denilebilir ki, ‘Başkan koyu Beşiktaş taraftarıysa ne olacak?’ Haklısınız, hiçbir anlam yüklenemez. Ama ilginç tesadüf sayılır, öyle değil mi?