ANKARANORMAL yurdum insanı pek fazla umursamaz ama Ankara coğrafyasında telefonda kimin kimi bekleyeceği katı protokole bağlıdır.
Anavatan’ın eski ve yeni genel başkanları arasındaki telefon trafiğini duyduğumda ben de merak ettim, uygulanan protokolü sordum öğrendim.
Yüce Divan kararı çıktığında önce Genel Başkan Erkan Mumcu, Mesut Yılmaz’ı aradı, ama cep telefonu korumada olduğu için ulaşamadı. Cevabi telefon fazla gecikmedi, Erkan Mumcu ahizeyi kaldırdığında karşısında Yılmaz’ı buldu. Siyasi nezaket gösterdi, rahatsızlığını ifade etti:
-Sayın genel başkan, kusura bakmayın sizin hatta beklediğinizi bilmiyordum.
Kısa bir sessizlikten sonra Yılmaz’ın tok sesi duyuldu:
-Tabii ki önce beni hatta alacaklar, artık genel başkan sensin!
Mesut Yılmaz’ın bu esprili vurgusuyla iyice yumuşayan havada sohbet ikinci bir şakayla devam etti. Yılmaz, Mumcu’ya "Seni izliyorum, çok iyi gidiyorsun. Ama benimle ilgili görüşlerin hariç!" deyince telefonda kahkahalar duyuldu. Taraflar, Yüce Divan’ın kesin kararının ertelenmesi konusundaki üzüntülerini paylaştı, "En kısa zamanda görüşelim" temennisiyle telefon kapandı.
Yani 2002 yılında ANAP’tan istifa eden Erkan Mumcu ile eski genel başkanı arasındaki ilk temas, beklenenin aksine sakin geçti.
Burnunun ucu
Tamam, ekonomide toz duman kalktı, görüş mesafesi azaldı. Ama bu kadarı da fazla değil mi? Haziranın 7'sinde Para Politikası Kurulu olağanüstü toplandı, şok faiz artışına gidildi. Sonra 20'sinde olağan toplantı yapıldı, faize dokunulmadı. İki gün sonra yeniden olağanüstü toplantı var. Burnunun ucunu dahi göremeyene kim güvenir, sorarım size!
AKP beni mi seçecek?
AKP, Çankaya tartışmasının çok erken gündeme gelmesiyle tuzağa düştüğünü fark etti. Karşı hamle olarak "Cumhurbaşkanlığı’nı asıl Deniz Baykal istiyor, üstelik askeri darbeye tahrik ediyor" tezini ortaya atıyor.
Hürriyet Ankara Bürosu CHP muhabiri Okan Konuralp’le birlikte Baykal’ı ziyarette bu iddiaları sorduk, bakın ne dedi:
"AKP ve CHP’nin bugünkü Meclis’teki oy dağılımı ortada. AKP bırakın CHP’li bir ismi cumhurbaşkanlığı konusunda desteklemeyi, Anayasa’yla uyum içinde kendi içinden bir ismi bile cumhurbaşkanı yapmaz. Teşhisim bu yöndedir. Dolayısıyla hakkımda ileri sürülen ’Cumhurbaşkanı olmak istiyor’ iddiaları bu haliyle gerçeklik taşımıyor. Böyle bir beklenti içinde değilim. Ne benim, ne de partimizden bir başka arkadaşımızın cumhurbaşkanlığı makamına oturtulması çabası içindeyiz. Zaten cumhurbaşkanlığı taleple, arzuyla tebliğ edilecek bir makam değildir."
"Bizim yapmak istediğimiz ve dikkat çekmeye çalıştığımız konu, cumhurbaşkanlığı seçimiyle oluşması muhtemel bir kriz. Biz bu krizi ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Cumhurbaşkanlığı makamına Anayasa’nın temel ilkeleriyle, cumhuriyet değerleriyle uyum içinde olan, onlara bağlı bir isim oturacak mı oturmayacak mı? Yoksa meclis içinden ve dışından cumhurbaşkanlığı makamına layık çok isim vardır."