Paylaş
Yaklaşan ANAP Kongresi hakkındaki fikirlerimi kendime saklamamın bu partinin yöneticilerini pek üzdüğünü sanmam... Dolayısıyla kendi hesabıma bu karşılıklı kayıtsızlığı sürdürme eğilimindeydim. Ne var ki Murat Bardakçı'nın iki günlük ‘‘Güneş Taner ve kayıp eşek’’ tefrikası kulunuzu ANAP perhizini bozmak zorunda bıraktı...
Çünkü Bardakçı'nın haberleri ANAP konusunda kalın ciltli kitaplar dolusu analiz malzemesi barındırıyor, ideolojik çerçeveyi ortaya koyuyor.
* * *
İzin verirseniz haberi hatırlatalım...
ANAP'ın kıdemli Ekonomi Bakanı Güneş Taner bir gün yolda sahipsiz yavru eşek buluyor, evine götürüyor, bahçesinde beslemeye başlıyor. (Hatta Bardakçı abarttı mı bilemeyiz, ama eşekle bakan arasında ekonomik muhabbet bile geçiyor.) Kısacası eşek yerine alışıp önüne konulan kasalarla havuç ve saman balyaları arasında keyif sürmekteyken ortaya kayıp sahibi çıkıyor. Güneş Taner kısa bir sınavın ardından (eşeğin çürük dişlerinin sayılması gibi) hayvanı sahibine teslim ediyor.
İşte bu hikayeden ANAP ideolojisini ele veren bazı çarpıcı başlıkları herhalde sizler de yakaladınız...
Düşünün ki ahir ömrünüzün uzun bir bölümünü hiç eşeğiniz olmadan ve üstelik böyle bir ihtiyaç duymadan geçirdiniz...
Ama yolda sahipsiz eşek bulunca dayanamayıp eve götürdünüz, dahası hep birlikte yaşayacak gibi yatırım yaptınız.
Sonra eşeğini kaybeden sahibi size gelip, kolayca elinizden aldı, üstelik yatırımınızı (havuç ve saman) bahşiş niyetine götürdü...
Piyango eşeği bile kaptırana bir daha iktidarı koklatırlar mı hiç?
Olsa olsa aralarında eğlenip dururlar böyle...
* * *
ANAP'ın fırsat ideolojisinin yarattığı yeni kuşak yükselen değerler arasında bankacı/borsacı gençlerin yeri başkaydı...
Sadece aldıkları iyi eğitimle değil kazanma ve harcama üslupları ile toplumsal değişimin lokomotifi sayıldılar geçen 15-20 yılda.
Ne var ki krizin baltası en fazla bu kesimi budadı... Son rakamlara göre sadece batan bankalarda 10 binin üstünde çalışan işinden oldu...
Türkiye belki de ilk kez bu kadar kalabalık beyaz yakalı işsizle tanıştı... Nasıl ki Marmara depremi, felaketin size pek de uzak ve yabancı olmadığını hatırlattı, bu kriz de kimsenin işsizlik karşısında dokunulmazlığı bulunmadığını öğretti.
Her krizde kapının önüne konulan kimliği meçhul işçi çoğumuz için istatistikten ibaretti.
Oysa kapı komşumuzun işsiz kalması moral bozdu...
1970'lerin cinnetini atlatan, son on beş yılını iç savaşla geçiren ülkede ekonomik kriz nedeniyle bu denli yoğun karamsarlık yaşanması normal mi?...
Belki de ilk kez kanaat önderlerinin de canı yandığı içindir.
Ama ilk kriz hep böyledir, eğer elinizdekini (demokrasi, iş, ekmek gibi) kaybetmemek için savaşmaya alışık değilseniz canınız fena yanar...
Korkmayın sonra alışırsınız...
Çünkü moda deyimiyle burası Türkiye.
Nasıl ki kazançlar şahsi değerimiz kadar ülkenin koşullarına bağlıydı, kayıplarımız da ülkeden bağımsız değildir.
O yüzden kendinizi sevip ülkeye söverek abesle iştigal etmeyin.
Ayıp etmeyin.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘18 yaşındayım... Madem ki hükümet programına güveniyor, dalgalı kurda ısrar ediyor. Ekonomi yönetimi, siyaset alanında sorun çıkmayacağına inanıyorsa, o halde yatırımcıyı kur farkındaki zararlardan korumak amacı ile ‘‘kur garantisi’’ versin. (Öngördüğü zamanların az/çok alt üst fiyatına) böylece enflasyonist ortamda yatırımcıyı teşvik eder, dövizle yapılacak yatırımları Türk parasının değer kaybından korur... Yatırımcının yönü belli olur... Sorun acaba hükümet bu tarz bir karar alacak kadar ekonomik göstergelere ve uygulanan döviz ve ekonomi programına güveniyor mu?’’
(Gökhan BOZDOĞAN)
Ekonomik Köşe
Hafta başından itibaren döviz piyasasında Merkez Bankası satışı yerine bankaların kur kontrolü başarıyla denendi. Piyasa yapıcılığı sistemi sadece TL kağıtlarında değil döviz piyasasında da çalışmaya başladı.
6 Mart 2001 tarihli kağıdın (yüzde 89 bileşik faizle) gecelik getirisi yüzde 64'e kadar geriledi. Oysa Merkez Bankası gecelik faizi yüzde 67. Demek ki Hazine'nin gösterge faizi Merkez Bankası'nın altına düştü. Faiz indiriminin zamanı geliyor mu?
Paylaş