İktidar soruşturma değil hükümden geçer

ANKARA
KARŞI mahalleden sevip saydığım arkadaşlar merakta! Susurluk’u aylarca/yıllarca takip eden bir gazeteci, neden Ergenekon’u aynı ısrar ve inat ile yazıp çizmez diye...

Cevap vermemek olmaz. Dahası, "Yahu muhteremler, Susurluk günlerinde sizler neredeydiniz?" karşı sorusuyla kaytarmaya kalkmak yakışık almaz. O zaman başlayalım... 12 yıl öncesine dönelim.

Susurluk patlak verdiğinde sorumluları iktidardaydı.

Zaten o yüzden ne iktidar (Refahyol) işin üzerine gidebildi.

Ne de kurulan Meclis Komisyonu siyasi destek bulabildi.

Susurluk karanlığı biraz olsun aydınlandıysa...

İnanın sadece medya ve sivil toplumun sayesindedir.

Gelelim bugüne... Ergenekon soruşturması 13 aydır sürüyor.

Başbakan kendisini savcı ilan etti. Savcılık zaten kevgirden beter sızdırıyor.

Susurluk’ta örtülmeye çalışılan ilişkiler, karartılan kanıtlar vardı.

Ergenekon’da daha iddianame yazılmadan mal işportaya düştü.

Yani Susurluk’ta gazetecilik iktidara karşı meydan okumaydı.

Ergenekon gazeteciliği ise iktidar yağcılığı kokuyor.

(Her Ergenekon yazan gazeteci tabii ki iktidar propagandası yapmıyor. Ama ve lakin Susurluk hükümlüsü özel harekátçı İbrahim Şahin’i öve öve bitiremeyen köşe yazarının bugün Şahin’in ’komutanım’ diye saygı dolu bağlılık mesajları attığı Muzaffer Tekin’i yerden yere çalması sadece rastlantı mı sayılmalı?)

Susurluk’ta iktidar olanlar, bugün de yani Ergenekon soruşturmasında da muktedir konumda.

Bendeniz ve diğer olağan şüpheliler o gün de, bugün de muhalefette.

Pervane gibi iktidara dönenler de yine aynı yörüngede. Yani iki süreçte çok fark varmış gibi gözükse de, aslında pek yok!

12 yıl önce iktidarı korumak için Susurluk’u örtmek işlerine geliyordu.

Bugünse iktidarda kalmanın yolu, Ergenekon soruşturmasını dalga dalga genişletmekten geçiyor.

* * *

Ergenekon’u bilmem ama Susurluk soruşturma/yargı süreci bu ülkenin röntgenini çekti.

Hastalıklarını, bağışıklık sistemini, tıbbi hikáyesini en çıplak haliyle ortaya koydu.

Nitekim Yargıtay’ın ilamı yakın tarihin özeti gibiydi: "...sanıkların terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde ve kendi çıkarlarını gözeterek her türlü yasadışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek yanlarına kamu görevlisi olmayan kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı ile katliam sanığı ve hükümlüsünü de alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içinde hareket edip çeteleşme sürecine girmeleriyle..." (Yargıtay 8. Ceza Dairesi onama kararı, 15 Ocak 2002)

Bugün siyaset ve yargı Ergenekon soruşturmasında bu kadar özgürce ilerleyebiliyorsa...

Raylardaki Susurluk kayasının kaldırılmış olması sayesindedir.

Ayrıca hatırlatalım ki marifet iddiada değil hükümdedir.

Bakalım Ergenekon’da Susurluk benzeri hüküm çıkacak mı?

İktidar iddianame ile değil hükümle sağlanır.


* * *

Bana gelince... Susurluk sürecinde üç kitap yazdım. İlkinde sivil çetelerden üniformaya yer kalmadı. O yüzden ikinci kitap Yüksekova ilişkilerine ayrıldı. Üçüncüsü çok teorikti, daha az sattı.

Ne zaman ki, Susurluk soruşturması Mesut Yılmaz ile Tansu Çiller’in iktidar savaşına dönüştü.

Üstüne bir de asker Korkut Eken’e sahip çıktı, "AB düşmanı Susurluk Koalisyonu" yazımdan dolayı Genelkurmay’ın şikáyetiyle TCK 159’dan yargılandım. Sıtkım sıyrıldı, midem bulandı, o gün bugündür, tamamen kesmesem de oldukça seyrek Susurluk yazdım.

Ergenekon soruşturması tabii ki ilgimi çekti. Ama yürütme, yasama ve yandaş medyadan oluşan yekpare cepheden hoşlanmadım. O yüzden şimdiye kadar pas geçme jokerini kullandım. İddianameyi gördükten sonra bakarım.

Meraklısına arz ederim.
Yazarın Tüm Yazıları