PİYASANIN en aktif oyuncularından Global Menkul Değerler'in patronu Mehmet Kutman belki de hayali bir çaycıdan bahsediyor:
‘‘Ayda yüz milyon veya biraz daha yüksek maaşla çalışan çaycı bile en fazla 50 metre yakınında yabancı bir banka şubesi bulabiliyor... Yılların birikimi dolarlarını bu yabancı bankaya yatırabiliyor. Ama nereye kadar? Çünkü biz ikinci yarı yıl zammı yapmadık, çoğu holding de öyle. Herkes sıkışıyor. Kaçan paralar yıllık yüzde 3-4 faizle daha ne kadar yetinir ki? Sisteme dönüş başlamak üzere...’’
Mehmet Kutman, şubat ayında Türkiye'yi satıp çıkanların yeniden döndükleri inancını taşıyor... Bu sermaye girişine kanıt olarak dünkü Hazine ihalesine dönük yüksek talebi gösteriyor. Nitekim ekonomi kurmayları da dün döviz talebinin son haftaya göre daha düşük olduğunda hemfikir.
* * *
Daha sekiz gün önce Hazine bırakın birkaç katrilyonu, birkaç yüz trilyon lira borç alabilmekten acizdi... ABD doları 1 milyon 600 bin liraydı...
Aradan geçen sürede ne değişti?
Piyasa penceresinden bakıldığında yanıtı açık: Merkez Bankası kasım 2000'de terk ettiği oyun kurucu rolüne geri döndü.
Ama yabancı yatırımcıları bir haftalık performansın bu ölçüde etkilediğini düşünmek aşırı iyimserlik sayılır...
Merkez Bankası'nın piyasalarda kalıcı rolü ancak Stanley Fischer'in gelecek haftaki Türkiye ziyaretinde kesinleşecek.
(CNN-Türk'ten Emin Çapa'nın TÜSİAD'ın Stanlay Fischer'le randevusunda Merkez Bankası'nın kura müdahale konusunda elinin serbest bırakılmasını isteyeceği haberine dikkat!)
Demek ki yabancı motifi farklı yerde aramak lazım.
* * *
Galiba dalgalı kurun siyasi infaz mekanizması işledi...
IMF'nin -ve Türkiye'de aklı başında herkesin gördüğü siyasi risk- kura yeterince yansıdı... Programa muhalefetin bedeli ortaya çıktı.
Türkiye çok ucuzladı, çok!
Küresel sopayla terbiye edilmiş, şirketleri, bankaları ucuzlamış Türkiye'ye rağbetin başlaması boşuna değil... Yabancılar alıma geçerse, kafamızı gözümüzü yardığımız ilk devre bitecek, ikinci devre başlayacak.
Yıllardır yabancı kesesinden yaşıyorduk...
Artık adıyla sanıyla yabancı patrona çalışma zamanı yaklaşıyor.
* * *
Kur modeli hakkındaki görüşlerinize devam.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Bugünkü köşe yazınızda belirttiğiniz 1999 sonu kur çıpası modelinden önce uygulanan modeldeki kur politikası çok muhtemel gözükmekte. Tabii piyasa özellikle siyasi belirsizliklerde (bu zaten oldukça sık yaşanıyor) Merkez Bankası'nın gücünü sıkça deneyecek diye düşünüyorum. Ne de olsa şu an büyük oyuncuların çoğu spekülatif olarak doların artmasına oynuyor. Bu durumda halktan başlayarak döviz talebi yüksek faiz, dövize müdahale, sıcak paranın girişi ve kurun yine düşüşü ile kırılmış olacak. Ancak Merkez Bankası eğer döviz alışında bulunmayacak ise bu sefer ani düşüşler yaşarız. Bu sarmal içinde belki en önemli çıkış (siyasi hata yapmamak ön koşulu ile) yabancı banka ve yatırımcıların Türk bankaları ve reel sektöre ortak olmaları, sermaye getirmeleri gibi daha uzun vadeli yatırımların teşvik edilmesi... Aksi halde başa döneriz.’’ (Banu TAŞKIN)
'Bursa'da yabancı bir ortaklı şirkette finansman müdürü olarak çalışıyorum. Mevcut kur seviyesinin Türkiye için yeterince rekabetçi olduğunu düşünüyorum. Daha fazla devalüasyon bize enflasyon olarak geri dönecektir. Hepimizin aynı gemide olduğunu düşünürsek kurdaki spekülasyonu engellemek için bir şeyler yapılması gerekiyor. Bence televizyon ve gazeteler herkesi yabancı para almama ve elindeki yabancı paranın bir kısmını belli bir günde satması için kampanya başlatmalılar. Dün Internet'ten gelen bir e-mailde böyle bir girişimin 25 Temmuzda yapılması için bir girişim olduğunu okudum. Bunun sizler tarafından da desteklenmesini rica ediyorum. '(Fatih ÜRETEN)