Paylaş
* “Kürt açılımı” etiketinden vazgeçti, “demokratik açılım” diyor.
* Bu çerçevede sadece Kürtçeyi koruma altına almakla kalmıyor.
* Farsça, Arapça, Ermenice, Lazca hatta Süryaniceyi de unutmuyor.
Haftalar önce bu köşede yazdığımız model hayata geçiyor.Tıpkı Fransa gibi üniter devletten taviz vermeden kültürel mirasa sahip çıkılıyor.
Anadillere ülkeyi bölen değil birleştiren işlev yükleniyor.
* * *
Ne var ki hükümetin aksine,
YÖK yanlış yolda, çünkü;
* Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde Kürtçe bölüme izin vermedi.
* Dahası Üniversite’ye başvuruyu “terör” gerekçesine bağladı.
* Başvuru sahibi Diyarbakır Barosu’nu terörist ilan edecek noktaya geldi.
YÖK’ten hükümetin stratejik planını daha iyi okumasını beklerdim.
Farkında mısınız bilemem, ama;
* Demokratik açılımın taktik adımlardan birisi Kuzey Irak’la barıştır.
* Barış sayesinde iki yakasında da Kürtlerin yaşadığı sınır kalmayacak.
* O sınır yatırım ve istihdam, kısacası ekonomik işbirliği ile silinecek.
* Ardından soysal ve kültürel bağlarla ortak coğrafya yaratılacak.
İşte bu aşamada, “Kürt cazibe merkezi neresi?” sorusu kritik önem taşıyacak. Diyarbakır mı, yoksa Erbil mi Kürtlerin yeni kıblesi olacak? Benim bu soruya yanıtım, tabii ki Diyarbakır.
Amma ve lakin koşulları var; örneklerle tartışalım.
* Mesela Diyarbakır’da uluslararası bir havaalanı var mı, bütün Kürtleri dünyaya bağlayan... Yok. Ama çok lazım. Avrupalısı, Amerikalısı Irak’a Diyarbakır üzerinden uçsun, geri dönsün, fena mı olur?
* Bugün Diyarbakır’da Amerikan köftesi Belediye’ye komşu binada satılıyor. O köfteci dursun ama Kaburgacı Selim Amca da bölgesel zincir haline gelsin, rakip çıksın. Yöresel lezzeti küresel kılsın!
Herhalde meramımı anladınız...
Bu tabloya bir de Kürtçe eğitim veren üniversite de yakışır.
Diploması sadece bölgede değil, dünyada tanınan, muteber sayılan bir üniversite. Irak’tan, İran’dan, Suriye’den gelen Kürt gençlere İngilizce ve Türkçe öğreten, bilim adamı yetiştiren bir üniversite...
Türkiye’yi tanıyan ve dost sayan Kürtlerin eğitim merkezi.
İşte YÖK’ün karşı çıktığı hayal budur. O nedenle hocalarım kusura bakmasınlar, ama bu kararla sınıfta kaldılar.
Kadir Abi seçimi
KADİR Topbaş 29 Mart seçimleri için Başbakan tarafından ikinci kez Büyükşehir’e aday gösterildi ve seçildi. Yani önce Başbakan seçti ardından seçmen. Üstelik İki dereceli seçimde tayin edici kararı Başbakan verdi.
O yüzden “Kadir Abi olmasa, partisinden başka kim olurdu?” sorusu meşrudur, haklıdır.
Gelin Kadir Topbaş’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’nden rakiplerini hatırlayalım.
* Erol Kaya, Pendik Belediye Başkanı... Üç dönem ilçesini başarıyla yönetti. Şimdi Başbakan’ın yerel yönetim danışmanı.
* Veysel Eroğlu, eski İSKİ genel müdürü, Şimdi Çevre Bakanı.
* İdris Güllüce, Tuzla eski Belediye Başkanı, bugün iktidar partisinin İstanbul milletvekili.
Bilmiyorum, Başbakan bugün itibarıyla Kadir Abi seçiminden memnun mudur? Ama olmasa da ne yapabilir ki?
İstanbul’u kendisi bizzat yönetecek hali yok.
Paylaş