Paylaş
EKONOMİK Mesih'in sözel mucize serisinden Birinci Takas Anlaşması'nın ikinci gününde ne yazık ki yine kötümserler haklı çıktı.
Aklına ve vicdanına güvendiğimiz bankacı dostumuzun tarifiyle ‘‘Takas, bankaları kur riskinden kurtardı ama döviz riski devam ediyor’’...
Halk diline tercüme edersek, takas sayesinde Hazine'den bu pazar günü bir ABD Doları'nı bir milyon 160 bin liradan satın alan bankalar açısından kurun yükselişi artık keyfe keder sayılır. Hatta biraz yüksek kur haziran sonundaki altı aylık bilançoları da kurtarır.
Ne var ki dövizde olası fiyat farkının Hazine'ye yıkılmış olması yokluk riskini ortadan kaldırmıyor. Bankalar ellerindeki Türk Lirası kaynakları Hazine'ye yeni borç olarak vermek yerine döviz satın almayı tercih ediyor. Nitekim dünkü Hazine ihalesine talep çok yüksek bulunmadı, buna karşılık Merkez Bankası kuru ancak 231 milyon dolar satarak zaptedebildi.
Bugünkü itfadan dönecek birbuçuk katrilyon liranın tercihi kur ve faizin seyrini belirleyecek.
* * *
Hasarlı ekonomiyi akşamdan sabaha düzeltecek mucize çözüm bulunmadığını bir kez daha kafamızı duvara vura vura öğreniyoruz. Takas operasyonu her derde deva ilaç değil, sadece araçtır. İyiye gidişe katkısı muhtemeldir ama işler kötüye giderken freni patlatması ihtimali de vardır.
Bu çerçevede, kimilerine göre bankalarla yapılan takasın miktarı bu kadar yüksek tutulmamalı ve kur spekülasyonuna imkán verilmemeliydi.
Diğerleri sektörel açık pozisyon rakamının takasa konu 5 milyar doların çok üstünde olduğu varsayımından hareketle kurun fazla yükselmesine zaten bankaların da izin vermeyeceğinden emin gözüküyor.
Kimin haklı çıkacağına karar vermek için erken, en azından ay sonunu beklemek zorunlu. Çünkü:
Haziran ayındaki yüklü sendikasyon kredilerinin (bankaların dış borçları) kur üstündeki baskısı hafifleyecek...
Enflasyondaki düşüş sürerse Merkez Bankası faizleri aşağı çekerek Hazine borçlanmasına yardım edecek.
Şu anda Merkez Bankası'nda nispeten düşük faize rağmen park etmiş 2-3 katrilyona itfa dönüşleri de eklenirse bankalar da zarar edecek.
Ayrıca Merkez Bankası'nın henüz döviz satışı silahına başvurmadığını da hesaba katmak gerekecek.
* * *
Takas operasyonunun ikinci gününde iplerin tamamen bankaların eline geçtiği yolundaki izlenimin reel sektörü rahatsız ettiği kesin.
Duayen işadamı Sakıp Sabancı'nın TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısındaki ‘‘Bankalardan geriye dönüş olmayacak, bu demektir ki, bankalar, özel sektöre, reel sektöre çok fazla kredi vermeyecek. Halbuki veremediği zaman zaten senin işsizlerin var, bunun yanı başında da üretimde kaygılar var’’ sözleri dikkat çekicidir. Patronların TÜSİAD zeminiyle yetinmeyip güne gayri resmi Hür Teşebbüs Konseyi toplantısı ile devam etmeleri de öyle.
Takas operasyonu ile yaratılan imkánların paylaşımı yönündeki tartışmalar giderek siyasi sonuçlara gebe hale geliyor. Hazine ile bankaların takasından üretimin makasa gelmesinin hazmı kolay gözükmüyor.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Bankacılık sektörünü kurtarma çabaları çok ilginç. Sayın Derviş, bankaların Türkiye'de de ABD ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi reel sektörü uygun kredilerle desteklediğini sanıyor. Oysa, reel sektörde banka kredisi eskiden beri ‘denize düştüğünüzde sarıldığınız yılandır'. Banka kredisine kaldıysanız, işiniz bitmiştir. O yüzden, ‘önce bankaları kurtaralım, sonra reel sektör bankalardan kredi alabilir ve piyasa canlanır' tarzı bir düşünce yanlıştır veya teoriktir demek daha doğru olur. Önce özel sektör bankaları, devlete pahalı para satarak devlet bankalarını batırdı. Sonra, krizler sırasında, özel sektör bankalarına devlet bankaları pahalı para satarak onları batırdı. Yani birbirlerini batırdılar. Şimdi de çıkmaları için birbirlerine muhtaçlar, batığı da reel sektör çalışanları ödüyor. Lütfen gece gündüz reel sektörden, ihracatın teşvik edilmesinden bahsedin ve bu konuları ön plana çıkartın.’’ (I.G)
Paylaş