KÜRTLER halktır, Güneydoğu ise harita. Ama ne yazık ki Avrupa bu basit denklemi kuramıyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürt vatandaşlarına değil, ‘‘Güneydoğu’’ için ‘‘kültürel hak’’ istiyor. Diyarbakır'daki Kürtle İstanbul'dakini ayırıyor.
Oysa demokrasinin doğasında ayırmak değil birleştirmek vardır.
Örneğin Kürtçe yayın, Kürtçe kursları ve benzer demokratik açılımlar İbo protestocularının düşündüğü gibi ayrımcılığa hizmet etmez, hatta tam aksine birlikte yaşamayı kolaylaştırır, daha sağlam siyasi ve sosyal zemine taşır.
Üstelik Güneydoğu'ya özel hak talebi ise bana yıllar önce aynı topraklarda terör gerekçesiyle çizilen Olağanüstü Hal haritası ayıbını hatırlatır. Ha özel hukuk (hukuksuzluk?) ha özel hak... İkisi de ayrımcılık, dolayısıyla farkı ne? Ve muhtemel sorunuzu/hükmünüzü duyar gibiyim. Hayır Kürdistan'dan korkmuyorum. Kürtlerle her karış vatan toprağında eşit yaşamak arzusundayım, kimse haritayla azınlık ilan edilmesin istiyorum.
İKİ NOKTA
AB yolundaki son yılın ne kadar kanlı geçeceği tehdit listesinden belli: Önce türkücüler, şimdi gazeteciler. Keşke sövmeden yermeyi becerebilsek. Ama daha da kötüsü kızışan ortamda, durumdan vazife çıkarmak isteyenler olabilir. Zamanında kullanılıp bir kenara atılan çete artıkları yeniden görev aşkıyla harekete geçebilir. Tıpkı Akın Birdal olayındaki gibi. Ama bu kez temizlemesi çok daha zor olur, polis uyumasın!
Geçen hafta Kuran kursları yönetmeliği için Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e yüklendik, gazetecilik açısından kusurlu harekette bulunduk. Çünkü Çelik'in yönetmelikle ilgisi sadece dolaylıydı, işin asıl sahibi Diyanet'ti. Gerçi konu kapandı gibi ama özür borcu üstümüzde kalsın istemedik. Ayrıca Bakan Hüseyin Çelik'in de ‘‘devlet eliyle din ticaretine karşı olduğunu’’ duyduğumuza sevindik.
4*4 hızlı okuma
Cinnet getiren, silahı kendisine dönen polis memuru kimdir, tanışmak ister misiniz? Her on polisten yedisi, dört ve daha fazla çocuklu aileden gelir. Annelerin dörtte üçü ilkokul mezunudur, tıpkı kendi eşleri gibi. Babaları arasında lise ve üniversite mezunu yüzde 10'u aşmaz.
Polis kardeşimiz taşra çocuğudur. Yüzde 81.8'i köy, kasaba ve ilçe kökenlidir. Her beş polisten dördü normal lise veya teknik lise mezunudur, imam hatiplilerin payı sadece yüzde 6'dır. Polis mesleğini seçenlerin üçte ikisi üniversite sınavında başarısızdır.
1985-1997 yılları arasında şehit düşen polis sayısı 365'ti. Aynı dönemde intihar eden polis sayısı ise 184'tü. Yani şehitlerin yarısı kadar polis kendi eliyle canına kıydı. Kayıtlarda genellikle ‘‘kız meselesi’’ gibi muğlak ifadeler kullanıldı.
İntihar eden polislerin 112'si yani üçte ikisine yakını polis memuruydu. 45 intiharla polis memur adayları ikinci sırayı aldı, komiser yardımcısı düzeyinde 6 intihar olayına rastlandı. Aynı dönemde sadece tek bir Emniyet Müdürü intihar etti.