ÖYLE anlaşılıyor ki, ekonomiyi yönetenlerle piyasalar/tasarrufçular arasında görüş ve hatta belki de gözlük farkı var...
Kuru 1 milyon 600 bin liraya fırlatan panik atak sırasında asabı bozulan piyasaları yatıştırmak için her gün yüklü miktarda döviz satmak zorunda kalan Merkez Bankası'na yardım amacıyla yürürlüğe konulacak ahaliyiTL'ye davet kararları önceki gün kamuoyuna sızdı, dün ilk etkileri görüldü.
Dolar kuru yükseldi, TL faizleri yine yüzde 100'e dayandı.
* * *
Vergi düzenlemesinin mantığı/amacı basitti:
Mali sektörün kaynak yapısı, yani mevduatı çok kısa vadeli iken Hazine'ye daha uzun vadeli borç vermesi mümkün değildi. Dolayısıyla mevduatın vade yapısının vergi teşviki/cezası ile uzatılması planlandı.
Kısa vadeye yüksek, uzun vadeye düşük vergi ilkesi uyarınca en büyük ceza/vergi gecelik repoya kesildi.
İşte piyasanın karışmasına bu masum niyet yol açtı. Çünkü:
1) Repo müşterisi ile banka arasındaki faiz pazarlığı vergi sonrası net oranlar üzerinden yürütülür.
2) Ek vergiyi müşteriye yansıtma niyeti/imkánı bulunmayan bankalar yeni yükü peşinen Hazine bonosu faizine ekledi.
3) Bankasının ek vergiyi faizinden keseceğini öğrenen/sanan/korkan müşteri dövize yönelince kur yükseldi.
Teknik kararların umulanın aksi sonuçlara yol açmasını sadece piyasa kaprisi veya bürokrasinin yetersizliği ile izaha çalışmak zordur.
Piyasanın, Ekonomi Bakanı Kemal Derviş'in ani kur manevrasına akıl erdiremediği bellidir. Dalgalı kurda revizyon talebinin Kemal Derviş kaynaklı olmasının muhtemel iki gerekçesi cesaret kırıcıdır:
1) Enis Öksüz'ün istifasıyla bahanesi kalmayan Kemal Derviş'in artık tabir yerindeyse şapkasındaki tavşanı çıkarma vakti geldi. Piyasaları en kolay yatıştırma yolu kuru dizginlemeden geçiyor.
2) İstanbul Sanayi Odası'nda yaptığı konuşmanın satır aralarında Kemal Derviş'in reel sektördeki kur tahribatından çok korktuğunun izleri yatıyor.
* * *
Kemal Derviş'in hakkını teslim edelim. Kur manevrasını ustaca yürütüyor, hatta Stanley Fischer'e ricacı heyetler bile kuruyor.
Dün de yazdık, Stanley Fischer'in bu aşamada ve kariyerini noktalarken yurda-cihana yeni bir kriz armağan edeceğini düşünmüyoruz. Melez uzlaşma ihtimali var.
Ama IMF'nin parasını son kuruşuna kadar kur müdafaası için kullanacağımızı sanmak da saflıktır.
Sınırları böyle konulunca, korkarız ki dalgalı kurdaki revizyon beklentisi aspirin tedavisinden öteye geçemez.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘USD kurunu aniden örneğin 1.240.000 (alış)-1.250.000'e (satış) çektiklerini belirtiverseler, sonra da enflasyona paralel ufak ufak artışa bıraksalar ne olur? Yerli uyanık yatırımcılar, ağustos gelsin de en durgun zamanda dövize geçeyim diye pusuda. Yabancı bankalar da manipülasyona varan işlemler yaptılar ya da aracılık ettiler. Bunu yapanlara ve dövize geçenlere iyi bir ders gerekiyor, bu bir. Diğer taraftan da üreticiler bu sistemle daha fazla devam edemeyecek durumdalar. Bu konu da hükümet üzerinde yavaş yavaş baskı oluşturmaya başladı ve üretim şu anda ülke için çok çok önemli. Bu iki.’’ (Alper ALKAYA)
‘‘En iyi kur politikasının serbest döviz kuru olduğunu düşünmekteyim. Bu sayede devletin yurtiçi borçlanmasının yüksekliği nedeniyle ödenen faizlerle kur arasında eski dönemde olduğu gibi yüzde 20-30'lara varan kazanç imkánı ortadan kalktı. Hem de ithal malların pahalılaşması yurtiçi üretimi kamçılayıcı özellik sergiliyor. Ülkemizden para kaçışı olduğu zaman da sigorta görevini görerek en azından çıkışı pahalı hale getiriyor. Ayrıca enflasyonu da indirmek zorunda olduğumuzu çok güzel her gün hatırlatıyor.’’