ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Giresun’dan sonra Ordu’da da fındık protestosu ile karşılaşınca, "Ben stokçuların başbakanı değilim" diye isyan etti. Oysa tam tersini söylemesi lazımdı, çünkü;
1) Dünyada fındığın rakibi yok, Türkiye’nin de fındıkta rakibi çıkamaz.
2) Avrupa’ya ihracat yapan İstanbullu tüccar fındığa düşük fiyat ister. (Çoğunlukla bağlantıyı erken yaptığı için fiyatı bu rakamın altına zorlar.)
3) Buna karşılık Karadenizli üretici fındığı mümkün olan en yüksek fiyata satmaya çalışır, Türkiye tekel olduğu için stok dahil her yolu dener.
4) Dolayısıyla fındığı stoklamak Sana yağı veya ampulü tezgáh altına saklamaya benzemez, ihraç fiyatını yükseltmeye yarayacaksa halkın, üreticinin yararınadır.
5) Fındık stokçusu Başbakan’ın sandığı gibi birkaç karaborsacı değil, fiyat düşüşü nedeniyle malı elde kalan 3 milyon üretici ile 240 bin ortaklı Fiskobirlik’tir.
6) Bugün "Stokçunun başbakanı değilim" diyenin yarın-öbür gün "Avrupalı çikolatacının, Amerikalı şekerlemecinin ve dahi birkaç tüccarın başbakanı da değilim" diye düzeltmesi gerekebilir.
7) Fiskobirlik’in kötü yöneltildiği ortadadır, Başbakan yerden göğe haklıdır. Ama fındık meselesi Fiskobirlik zararından ibaret değildir.
Olan biten bundan ibarettir. Dilerseniz olacağı da söyleyelim: Türkiye yıllık 2 milyar dolarlık fındık ihracatını gözden çıkaramaz, milyonlarca aileyi kimse mağdur edemez.
Başbakan taammüden yanıltıldığını anlar, fındığa gerekli destek verilir.
Siyasi faturaysa Karadeniz’deki AKP oylarına yansır.
Bıyığın geri dönüşü
KENDİM için istiyorsam namerdim. Zaten benim gibi tarama özürlünün bıyığı da zor terler.
Maksadım sadece Avrupa yolunda bıyıklarını kaybeden necip milletimizi bilgilendirmek.
Geçen akşam önce yabancı bir TV’de, "Bıyığın muhteşem dönüşü" altyazısıyla ayıldım... Sonra internete girip yabancı matbuatta New York’tan başlayarak salgına dönüşen bıyık modasıyla ilgili makaleleri okudum. Her ne kadar bıyık bırakan yabancılar kendilerini "1970’lerin porno yıldızlarına, yaşlı amcalara" benzetecek kadar utangaçsa da, farklı görünmeye bayıldıkları ortada. Yani Bruce Willis tarzı yumurta erkeklerin modası geçiyor, haberiniz olsun.
AB treni raya giriyor
AB’den Kıbrıs bombardımanı başlayıp etraf yangın yerine dönmüşken "Merak etmeyin Türkiye-AB güzergahında tren kazası Kıbrıs yüzünden çıkmaz, olsa olsa siyasi kriterlerin eksik uygulanması kriz yaratabilir" diye uyardık (20 Haziran 2006).
Tahminimiz çıktı, AB Atina’ya baskı yaptı, Papadopulos’un direnci kırıldı, ikili görüşmeler başladı. Meclis’in AB yasaları için erken toplanacağı konuşulur oldu. Yani Türkiye’nin AB treni yeniden raya girdi.
Ama gelelim tahminin ikinci bölümüne, yani siyasi özgürlüklerin kullanımına. Bu satırları yazarken TESEV’in rapor açıkladığı otel üç otobüs çevik kuvvet polisiyle korunuyordu. Sizce ifade özgürlüğünde mesafe almışa benziyor muyuz?