Enis Berberoğlu: Faiz fetişi güveni bozdu






Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

EKONOMİK programın ihtilal yaratacak siyasi sonuçlarına ancak piyasa dengeleri yeniden kurulursa ulaşılır. ‘‘Bankasız siyaset’’, ‘‘Merkez Bankası parasıyla seçim ekonomisine yasak’’, ‘‘kamu ihalelerinde şeffaflık’’ gibi çağdaş ilkelerin uygulama şansı için öncelikle çalışan ve büyüyen ekonomi gerektiğini unutmayalım.

Zaten orta vadeli hedeflerini bir yana bırakırsak, ekonomik programın temel kaygısı bellidir: Hazine'nin ve mali sistemin iflasını önlemek.

Dolayısıyla dün piyasalarda iki taraf gibi izlediğimiz ekonomi yönetimi ile bankalar arasında çıkar birliği olduğu kesindir.

* * *

Türkiye'nin bu yılki iç borç dinamiğindeki zorlukları belli ama gözden kaçırılmaması gereken iki nokta daha var:

1) Hazine'nin itfadan yani ödemelerinden IMF'den gelecek 15 milyar dolar kadar daha az borçlanma imkánı bulunuyor. 2) Borç takası sayesinde borçlanma ihtiyacında 4-5 milyar dolarlık ek indirim sağlanabilir.

Zaten Hazine Müsteşarı Faik Öztrak da sanırız aynı varsayım ışığında yıl sonuna kadarki 67 milyar iç ve dış dolarlık ödeme karşılığında 51 milyar dolarlık borç ihtiyacı öngörüyor.

* * *

Káğıt üstünde tutarlı gözüken bu hesaplarda borç yükünün çevrilmesi için faiz indirimi beklentisi önemli rol oynuyor.

Programın ilk günlerinde bankacılık kesimi biraz da borç takası hazırlığı amacıyla kuru ve faizleri hızla aşağıya çekti.

Böylece elindeki káğıtların TL cinsinden değerini yükseltti, bonoların dövize çevrileceği kuru düşürerek kazançlarını yükseltmeyi denedi.

Ne var ki bankaların bu estetik operasyonu ekonomi yönetiminin hızla sonuca gitme hevesi nedeniyle vites yükseltti.

Faizler çok gerileyince siyasi risklerin de bilincine varan piyasalar, Hazine'ye borç vermeye yanaşmadı. Gecelik faizleri aşağı çekerek daha uzun vadeli bileşik oranları düşürme girişimi de sonuç vermedi. Gecelik piyasada park eden para miktarı her geçen gün arttı, yönsüz kaldı.

* * *

Dün faizlerin ve kurun birlikte tırmanmasına tanık olduğumuz saatlerde Devlet Bakanı Kemal Derviş merakla beklenen mesajını verdi:

‘‘Biz bir diretme ile Merkez Bankası olsun, Hazine olsun, biz ancak şu faizle borçlanırız ama piyasa o faizin üstünü arıyorsa, mecburen o üstünü vermek durumunda kalacağız. Yani orada faizi düşüreceğiz dediğimiz zaman yanlış anlama olmasın. Programın başarısı açısından, Türkiye'nin geleceği açısından, devletin dengesi açısından ve özel sektörün yatırımı ve üretimi açısından reel faizin düşmesi gerekiyor. Ancak piyasa şartları içinde ve piyasa bunu kabul edebilirse düşebilir.’’ (ASO meclis toplantısı).

* * *

Meşhur Gaziantep gezisinde yani daha bir hafta önce ‘‘Faizler mutlaka düşecek’’ diyen ve yanlış anlaşılmayı ancak dün düzelten Kemal Derviş de böylece faiz fetişi nedeniyle piyasayı bozan siyasetçiler galerisindeki yerini aldı. Ama hakkını teslim edelim ki diğerleri kadar ısrarcı olmadı, hatasından çabuk döndü. Faizin komutayla değil piyasa onayıyla düşeceğini anlamak için bir kez daha fiyat ödediğimizle kaldık.

KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘Enis Kardeş, Derviş'i anlayamıyorsunuz. Derviş'i anlamak için Batı demokrasisi içinde yeşermiş olmak şart! Derviş'in konuşmaları, tavırları yüzde yüz Batılı! Ben elli yıldır yurtdışında yaşayan bir emekli Türk mühendisiyim. Onun için olsa gerek Derviş'i anlıyorum.’’

(Enis İÇTEN)

‘‘Para-sermaye piyasalarında uzun süredir profesyonel olarak çalışan bir insanım. Açıkçası ‘Teknisyen ve Politikacı' başlıklı bugünkü yazınız beni ciddi bir biçimde endişelendirdi. Birincisi, Türkiye'nin içinde bulunduğu kritik dönemin, sizin tarzınız insanlar tarafından dahi anlaşılamamış olma ihtimali beni çok korkuttu. Kemal Derviş'in şahsında yapılmaya çalışılan değişimlerin, bugüne dek yapılan yanlışlarla tartılması artık bizim jenerasyonumuz diyebileceğim insan grubu tarafından yapılmaması gereken bir hata olduğunu düşünüyorum. Ankara'nın içinde bulunduğu acze katkı yapmanın gelecek nesillere faydası yoktur fikrindeyim... İkincisi ise kullanılan üslup; ekonomik konuları bildiği kabul edilen ve bu konuda Türkiye'de yönlendirici rol üstlenen sizin konumunuzdaki insanların bu üslubu kullanması, derhal akla acaba kendi üst yönetiminden baskı mı görüyor sorusunu getiriyor.’’ (Emre TEMELLİ)

Yazarın Tüm Yazıları