ANKARA BİR ülke düşünün ki, üç açık bir de postmodern askeri darbe atlatmış.
Mağdurları yine aynı ülkede cumhurbaşkanı, başbakan, bakan seçilmiş.
Siyasete tövbe edeni işadamı, hákim, savcı, bürokrat, sanatçı, gazeteci olmuş.
Yaş kemale ermiş, onlara dede ve nine denilmiş.
Çoğu zulmü torunlarına anlatmaya kıyamamış.
Bu ülkede darbe veya darbeci sevilebilir mi?
Ama seviliyor, alkış tutuluyor, bağra basılıyor...
Mesleğinin tek güvencesi ifade özgürlüğü olan gazeteci darbe ister mi?
Tabii ki hayır... Ama gazetelerle darbe soruşturması eleştiriliyor.
Bu yaman çelişki neden diye merak mı ettiniz?
Aslında çok sebebi var ama biz birkaçını sayalım yeter.
* * *
1) Ergenekon-Susurluk farkı:
Dikkat ediyorum, Susurluk ilişkilerini aylarca ve hatta yıllarca mercek altında tutan birçok kalem (bendeniz dahil!) Ergenekon soruşturmasına mesafeli duruyor.
Gerçi kıymetli bir meslektaşım bu isteksizliği solculuğa bağlıyor...
Ama payı bulunsa da gözlük farkı tek başına yeterli izah sağlamıyor.
Bence Susurluk ve Ergenekon’u ayıran soruşturma tekniğidir.
Susurluk’ta seri cinayetler işlendi, bombalar atıldı, devletin istihbarat mekanizması adeta ikiye bölündü, resmi raporlar medyaya sızdı. Kamyon Mercedes’e çarptığında ilişki ağı sergilendi.
Susurluk faili meçhullerin sorumlularını yakalayıp adalete çıkartma sürecidir.
Ergenekon’da ise izlenimim, faillerin seçilip, suçlamaya uygun olaylar arandığıdır.
2) Eski davalara kulp aranıyor:
Medyadan takip edebildiğim kadarıyla Ergenekon soruşturması 33 erin PKK tarafından şehit edilmesi (1993), Gazi Mahallesi olayları (1995) ve Danıştay saldırısını (2006) kapsayacak kadar genişliyor, tarihi derinlik kazanıyor.
Yalnız bu olaylarla ilgili davaların görülüp hüküm ve cezanın kesinleştiği de unutulmamalı.
Eğer bu davalarla ilgili yeni belge ve bilgiye ulaşıldıysa, yeniden yargılamada sakınca yok.
Ama mesele iddia boyutunu aşamıyorsa adaleti geciktirmeyi anlamak mümkün değil.
Ergenekon soruşturması sırasında görülen ve karara bağlanan Danıştay davası iyi bir örnek.
Mahkeme Ergenekon belgelerini dikkate almadan davayı bitirdi, cezayı verdi.
Elde mahkeme kararı ve hükümlü varken, aynı olayda farklı fail arama hevesi neden?
3) Darbe yöntemleri uygulanıyor:
Önce Van Rektörü Yücel Aşkın davasında Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı cezaevinde intihar etti. Ergenekon zanlısı Kuddusi Okkır’ın ömrü iddianameyi görmeye, neyle suçlandığını öğrenmeye yetmedi. Geriye tek bir soru miras kaldı: Biz bu soruşturmaları neden yapıyoruz? Darbeyi önlemek için, öyle mi? Peki o zaman neden darbe yöntemleri uygulanıyor?
4) İş kara mizaha dökülüyor:
30 yıla yaklaşan meslek hayatım bana öğretti ki, çok abartılan bir mesele kara mizaha dökülürse ciddiyetini yitirir. 12 Mart’ın en karanlık günlerini, duvardaki posteri "Altıncı Lenin" (VI. Lenin) sanan polisi, Karl Marx’a nur yüzlü, ak sakallı dede diye saygı gösteren jandarmayı tiye alarak atlattık. Mustafa Balbay’ın gözaltı anıları bu şehir efsanelerine fark atıyor. Aman dikkat!