ANKARAGALİBA Soğuk Savaş’ın bittiğini kabul etmekte zorlanıyoruz.
Öyle ki, sıcak savaşı bile hálá kalubeladan kalma, antika formatıyla tartışıyoruz. Hani neredeyse Türk ordusunun at sırtında hilal formasyonuyla düşmana akın ettiği günleri özlüyoruz.
Oysa dünya değişti, teknoloji gelişti, savaş oyunları güncellendi.
Soğuk Savaş günlerinde temel doktrin ilk vuran olmak, düşmanı bitirmekti.
Ama bugün savaşan tarafların gücü eşit değil, asimetrik imha potansiyeli ortada.
Örneğin, ABD isterse Afganistan’ı bir gecede yerle bir, dümdüz eder.
Ancak tıpkı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’da yaşadığı gibi önce yıkıp sonra yeniden inşa zahmetine katlanmak istemez. Zaten bu yüzden 1990’ların ikinci yarısından itibaren halı bombardımanı yerine Etki Odaklı Harekát (Effect Based Operation) konsepti uyguluyor.
Bu yeni harekát konseptinde, sivil ve askeri otorite, müşterek nihai hedefi belirliyor. Topyekûn savaş yerine önceden belirlenen hedeflerin imhası ile sonuca ulaşılmaya çalışılıyor.
(NATO’nun 1999 baharında Sırbistan’a düzenlediği hava akınlarını hatırlarsınız. Seçilmiş Sırp hedefleri 3 ay müddetle bombalanarak; 1) Sırp ordusunun Kosova’dan çekilmesi, 2) Uluslararası Barış Gücü’nün aynı bölgeye yerleşmesi, 3) Miloseviç rejiminin yıkılması sağlandı.)
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak operasyonu da Etki Odaklı Harekát niteliğindedir.
Pijamalı paşaların hayalini kurduğu, Musul ve Kerkük’ün fethinin yaya 10 bin askerle mümkün olmadığı ortadadır. Operasyon süresine bakılarak, "Türkiye’yi PKK ile masaya oturmaya zorluyorlar" hükmüne varmak için de eldeki veri yetersizdir.
Eğer Etki Odaklı Harekát’tan söz ediyorsak, sivil ve askeri ortak komuta merkezinin, yani MGK’nın sınır ötesi talimatını bir kez daha hatırlamakta yarar vardır.
MGK, Türk askerine 1) Kuzey Irak’taki hedeflerin imhasından sonra dönme talimatı verdi, 2) Hükümete Irak’la siyasi, ticari ve enerji işbirliğini geliştirme hedefini koydu.
Nevruz öncesi Zap kampının imhası ilk maddenin sonucudur. Celal Talabani’nin beş bakanıyla Ankara’ya koşması, askeri olmayan hedeflere yaklaşıldığının işaretidir.
* * *
Harekát tartışmasının yanlış eksende yürüdüğü bellidir. Ancak bu yanlış, askerin kendisine sınır ötesi yetkisini tanıyan yasama erkiyle kavgaya girmesi için yeterli sebep değildir.
Parti kuran başkanlar
ERTUĞRUL Özkök, zengin gösteren laciler giyen ama aslında fevkalade mütevazı yaşayıp aramızdan ayrılan belediye başkanları döneminin bittiğini İhsan Alyanak’ın cenazesi vesilesiyle yazdı.
Bana da vesile oldu, 1980 sonrasında parti kuracak/iktidara yürüyecek kadar güç kazanan başkanların isimlerini tarihe dipnot olarak düşmek istedim.
Tabii ki önce Bedrettin Dalan’ın ismi geliyor akıllara... Tarih sırasıyla devam edersek, Murat Karayalçın’ı, Ali Müfit Gürtuna’yı ve Melih Gökçek’i de listeye ilave etmek lazım.
Ama kurduğu partiyle iki seçim kazanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın liste başı olmasına sanırım kimse itiraz etmez. Unuttuğum kaldı mı bilmiyorum!