Paylaş
Ölenler, kalanlar ve kazananlar
Dün bu köşede, Ermenistan'daki kanlı parlamento baskınında Erivan'daki ‘‘derin devletin’’ izini sürmeye çalıştık, gözaltındaki isimlerin tamamının meslek hanesinde ‘‘memur’’ yazmasını kanıt olarak kullandık.
Sıra biraz daha derin analize geldi. Ölenler, kalanlar ve öldürüp sağ kalabilenler kimler bir daha hatırlayalım... TV dizilerinde bile klişe haline gelen ‘‘Bu cinayet kime yaradı?’’ sorusuna yanıt arayalım.
* * *
Parlamento baskınında yaşamını yitiren iki politikacı, diğer kurbanlara göre çok daha ünlüydü:
Başbakan Vazgen Sarkisyan ile Parlamento Başkanı Karen Demirciyan...
Parlamentoyu basanların kürsüde katlettikleri Başbakan Vazgen Sarkisyan, son seçimde yüzde 60 düzeyinde oy toplayıp rakiplerini geride bırakarak başbakanlık koltuğuna oturdu. 1990-92 yılları arasında Dağlık Karabağ'da süren savaş sırasında gönüllüler birliğine komutanlık eden Sarkisyan'ın Ankara ve Bakü'de pek sevildiği söylenemezdi. Çünkü:
1) Parlamento kürsüsünde vurulmadan saatler önce ABD'nin Dağlık Karabağ sorununa çözüm arayan özel temsilcisi Strobe Talbot'a red yanıtı vermişti.
2) Rus S-300 füzelerinin Ermenistan'a yerleştirilmesinin hararetli destekçisiydi.
3) 1997 tarihli Yunanistan-Ermenistan yakınlaşmasının mimarıydı.
Türkiye'ye karşı ‘‘düşmanlık’’ demesek bile ‘‘sertlik’’ politikası, Ermenistan politikasının ana motifleri arasındadır. Nitekim Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan da benzer anlayışla Yalta Zirvesi sırasında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e ‘‘tarihi tartışmamız gerekiyor’’ diye rest çekince sert dille uyarıldı.
(Hürriyet Gazetesi, 6 Haziran 1998).
Dolayısıyla Ermenistan'ın Türkiye politikasında çok ani değişiklik beklemek gerçekçi değildir. Ankara açısından Erivan'daki yeni dengedeki tek fark, Sarkisyan ve Demirciyan'ın gölgesinde kalan Koçaryan'ın artık daha güçlü olarak öne çıkmasından ibarettir.
* * *
Parlamentoyu basan ve Koçaryan'la pazarlık ederek rehineleri serbest bırakan eylemcilerin lideri Nairi Unanyan'ın özgeçmişi son derece ilginçtir. Erivan Üniversitesi'nde dilbilim okuyan Unanyan daha 1988 yılında Dağlık Karabağ'ın bağımsızlığı için öğrenci derneği kurdu.
1990 yılındaki mezuniyetinden sonra Taşnak Partisi'nin ön saflarında yer aldı, partinin propaganda biriminde görev aldı. Komünist rejimin çökmesinin ardından ortaya çıkan ilk profesyonel gazeteciler arasındaydı, ama TV'deki programı dönemin Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan tarafından kaldırıldı.
1994 yılında Taşnak Partisi'nden ihraç edildi. Kırım'a göç etmek zorunda kaldı. Yeniden Erivan'a döndüğünde gazeteci ve TV yayıncısı olarak yaşamını kazanmaya başladı. Son günlerde sık sık ‘‘Ülkesini kan içicilerin elinden kurtarmak için gerçek bir kan banyosu gerektiğini’’ önüne gelene tekrarlıyordu.
(Gayane Afrikyan, 29 Ekim 1999, The Independent Gazetesi).
* * *
Nairi Unanyan'ın eyleminden hemen sonra Türkiye ile bağlantısı, Güney Kıbrıs'taki Ermeni çevreleri tarafından gündeme getirildi. Ada'daki Ermenistan Ulusal Komitesi'nden Andranik Astzian 29 Ekim 1999 günkü radyo açıklamasında, Unanyan'ın Türkiye'deki ticari ilişkilerinden söz etti, ancak ayrıntı vermedi.
‘‘Ticari ilişkileri’’ bilmeyiz ama Unanyan'ın Türkiye'yi gazeteci kimliğiyle ziyareti sır değildir:
‘‘Geçen yıl, Basın-Yayın Müdürlüğü'nün aracılığı ile Ermenistan'dan bir gazeteci, ziyaretimize gelmişti. Erivan'daki bir televizyon için Türkiye hakkında bir dizi program hazırladığını söyleyen konuğumuzla, Türkiye'nin Kafkasya politikası, Türkiye-Ermenistan ilişkileri ve bu alandaki olası gelişmeleri görüşmüştük.’’
(Milliyet, Sami Kohen, 2 Kasım 1999 tarihli ‘‘Hesaplaşma mı, Gizli Hesap mı?’’ başlıklı yazısı).
* * *
Bu arada Türkiye'nin Nevruz Bayramı kutlu olsun.
Paylaş