GEÇMİŞ hezimetlerin gelecek kararlarını ipotek altına alması olağandır.
Savaş emri veren her ABD Başkanı’nın 50 bin tabutun yol açtığı Vietnam Sendromu’nu hissetmesi kaçınılmazdır. Tek asırda iki Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Almanya’nın son anayasası yurtdışına asker yollamaya engeldir.
Bizim tabumuza gelince... Genç Türkiye Cumhuriyeti’ne Osmanlı’nın son mirası Enver Paşa’nın hayaletidir.
O hayalet ki bize Sarıkamış’taki 60 bin şehidi hatırlatır, ağıt yaktırıp lanet okutur. Ve fakat yine aynı hayalet ki ‘’Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar Türk dünyası ve Türk çağı’’ hevesimizi azdırır.
Ezcümle Büyük Oyun coğrafyasında her politik hamlede, hatta devlet kararında Enver Paşa’nın hayaletinin de masaya oturduğu kesindir.
* * *
Aslına bakarsanız hayalet avcılığı daha Cumhuriyet kurulmadan, Kurtuluş Savaşı’nın ilk günlerinde dahi zorunluydu.
İmparatorluk dağılırken sadece işgalci düşmana karşı mücadele verilmedi. Büyük Oyun coğrafyası ve Anadolu topraklarında;
Enver Paşa ile İttihatçı şefleri; Çarlık Rusyası, İngiliz işgalindeki Hindistan ve Afganistan’daki Türk ve Müslümanları kutsal cihat bayrağı altında, Kızıl Elma ülküsü etrafında toplayarak Anadolu’ya yürümek, Hıristiyan Batı’nın karşısına dikilmek hayali peşindeydi.
Gazi Paşa ve Kuvvacılarsa aksine hedeflerini Misak-ı Milli topraklarında yeni devlet kurmakla sınırlı tutacak kadar gerçekçiydi.
Mustafa Kemal, Sakarya Savaşı’nı verirken Enver Paşa Bakü’de Sovyetler Birliği tarafından gerekirse cepheye sürülecek yedek kuvvet konumundaydı.
Sakarya’da kazanan Mustafa Kemal oldu, Sovyet rejimi desteğini kesince Enver Paşa Türkistan Basmacı isyanında şehit düştü.
Gazi Paşa ile Enver Paşa’nın misyon ve vizyonları taban tabana zıttı:
Gazi Paşa daha ilk günden itibaren düzenli ordu ve Meclis iradesinden yanaydı. Mutlak güce kavuştuğu gün dahi yargısız infaza başvurmadı, muhalefet için İstiklal Mahkemeleri kurdu.
Devlet idaresindeki bu üslup Çerkez Ethem çeteciliğini düzenli orduya yeğ tutan, iktidara Babıáli baskını benzeri cuntalarla el koymaya çalışan, muhalefeti suikastlarla sindiren İttihatçı geleneğe tamamen aykırıydı.
İşte bu yüzden başta Türk Silahlı Kuvvetleri, Cumhuriyet’in imanlı kadroları ne zaman ki Türkiye Cumhuriyeti Misak-ı Milli hudutları taşmak zorunda kalırsa sanki Enver Paşa’nın hayaletini görmüş gibi irkilir... Cumhuriyet’in kolektif hafızasında Sarıkamış, Galiçya, Yemen acıları depreşir.
* * *
Üç haftadır bu köşede Büyük Oyun coğrafyasının dünü ile bugünü arasında benzerlik/zıtlık arıyoruz. Bu merak/yöntem sadece bugünü idrak zorluğundan mı? Belki de! Ama Büyük Oyun’un hazin finaline takılıp kalmak, değişmez yazgı saymak bugünü anlamaya engel değil mi?
Büyük Oyun’un rövanşında sahneye davet edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin sonu da illa Osmanlı’ya benzemek zorunda mı?
ABD daha devlet olmadan Büyük Oyun coğrafyasında hákim oyuncu olarak tanınan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni -eğer Irak’a yollanırsa- Amerikan lejyoneri ilan etmek ciddiyetsizlik/haksızlık değil mi?
Petrol dahil Irak’taki çıkarlarımızı nasıl koruyacağımızı tabii ki enine boyuna tartışacağız. Meclis karar verirse asker yollayacağız, Afganistan ve Libya’da olduğu gibi devlet adamı göndereceğiz/yetiştireceğiz.