En kötüsü geride kaldı

ABD Başkanı Barack Obama ne dedi, ne demedi, ne demek istedi?

Dün bu üç sorunun yanıtını Türkiye’nin dış politika mimarlarına danıştım.

Anlattıklarını başlıklar halinde sıralıyorum:

İlk yıl sendromu

Obama’nın İngilizce başkanlık mesajında iki kez Ermenice kullanması Ankara’da tabii ki sevinç yaratmadı.

"Soykırım" ifadesi geçmediği için fiili bir tepki verilmesi veya ilişkilerde türbülans yaşanması söz konusu değil. Ama Ermenice "Büyük Felaket" tarifinden Türkiye’nin hoşnut olmadığı ABD tarafına aktarılacak.

Ne var ki, Ankara Obama ile George W. Bush arasındaki farkın bilincinde.

Bush geçen yılki 24 Nisan açıklamasını ikinci dönemini tamamlayan, dolayısıyla seçim beklentisi kalmamış bir başkan sıfatıyla yaptı. Oysa Obama daha ilk aylarını yaşayan başkan. Kendisine dönük beklentiler yüksek. Buna rağmen "soykırım" demediyse gelecek yıllarda bu ifadeyi kullanma ihtimali daha da azalacak anlamına gelir.

Bu nedenle, temkinli bir iyimserlik payı ile "En kötüsü geride kalmış" olabilir.

Süreç 2 başlı değil

ABD Başkanı’nın açık destek verdiği Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan üçgeninde normalleşme sürecine dönük başka bir soru daha var. Ankara’da henüz yüksek sesle dillendirilmedi ama Başbakan ve Köşk arasındaki pozisyon farkı her geçen gün biraz daha bariz hale geliyor. Cumhurbaşkanı, siyasi kaygılardan uzak konumuyla çözüm önerilerine sıcak bakıyor. Başbakan, seçmenine hesap verme kaygısıyla hareket ediyor, örneğin sınırın açılma şartlarını hatırlatıyor.

Bu üslup farkı, süreci tehlikeye atar mı, çift başlılık müzakere gücünü azaltır mı?

Dış politika mimarlarına göre Köşk ve Başbakanlık arasında görüş farkı söz konusu değil. Olsa olsa üslup farkı var denilebilir. Ama devlet politikasında bu fark teferruattır!

Erdoğan, Baykal’a 2 kez selam vermedi

CHP Lideri Deniz Baykal önceki gece Şule ve Adnan Bucak’ın evinde dost sohbetine katıldı.

Daha ilk yemek sofraya gelmeden, Obama’nın başkanlık açıklaması haberi ulaştı.

Deniz Bey’in ilk tepkisi, "Yeter artık" oldu ve ekledi:

- Her sene aynısı oluyor, Türkiye tuzağa çekiliyor. Biz soykırım yapmadık kardeşim. ABD aksini mi söyleyecek, hiç umursamam. Ben yapmadığımı biliyorum, kimseyi de ikna etmek zorunda değilim.

Sohbet ilerledi, iç politikaya geldi.

Oya Berberoğlu, TV’deki haber görüntülerinden yola çıkarak sordu:

23 Nisan törenlerinde Başbakan ile tokalaşmadınız, neden?

Deniz Baykal konunun açılmasından memnun ayrıntıları aktardı:

23 Nisan sabahı Aslanlı Yol’a çok erken geldim. Başbakan’ın geldiğini görünce bana ayrılan yere geçtim. Başbakan, Meclis Başkanı ve diğerlerinin elini sıktı ama benimle tokalaşmadı, selam vermedi. Misak-ı Milli salonunda Devlet Bahçeli Bey ile selamlaştık, ama Başbakan yine görmezden geldi. Meclis’teki törenler sırasında kimseyi rahatsız etmeden yerime geçtim, Başbakan ile sadece baş selamı verdik. İki kez elimi sıkmadığı için daha fazlası açıkçası içimden gelmedi.

Ardından siyaset mola verdi ve sosyal konulara geçildi.

Deniz Bey’in son dönemdeki favori şarkısını da bu sayede öğrendik.

Melihat Gülses’in yorumuyla, "Günaydınım, nar çiçeğim sevgilim".
Yazarın Tüm Yazıları