Hannover/Ankara "KATİL Uşakmış" misali büyük sırrı yazının sonuna saklamıyorum. Başlığa koyduğum sorunun yanıtını tabii ki alamadım, ama en azından denedim. Hem de Başbakan'ın izniyle.
Dünkü gazetelerde herhalde okudunuz.
Başbakan, Çankaya kararı için, "Eşim bile bilmiyor" dedi.
Ama hemen ardından ekledi, "Düşüncelerini bana aktardı tabii."
İsmet Berkan, kibarca Başbakan'dan izin istedi: "Emine Hanım da uçakta, sorabilir miyiz?"
Ertesi sabah Hannover'in ünlü yapay gölü Maschsee'yi gezen Emine Hanım'a rastlayınca aklıma bu diyalog geldi ve sordum:
- Emine Hanım, Başbakan'a Köşk için ne dediniz?
Emine Erdoğan bir an sessiz kaldı, üsteledim:
- Başbakan'dan bu soru için izin aldık.
Galiba doğru yoldaydım, çünkü bu sefer gülümsedi:
- Peki sizce söyler miyim?
- Hayır.
- Teşekkür ederim.
Bu nazik ketumiyeti nasıl izah edelim.
Ortak kararı saklama iradesi mi?
Yoksa aile mahremiyetine özen ifadesi mi?
Galiba her ikisi de!
***
Başbakan, Çankaya kararını bekleyenlerin merakıyla eğleniyor gibi.
Uçakta bir ara konu "Çıkacak, çıkmayacak" bahislerine gelince bu kez o sordu:
- Elbiseler havada uçuşuyor mu?
Malum, Ankara'da genellikle lacivert takımına iddiaya girilir.
"Elbisesine iddia" konusu otelin lobisinde yeniden açıldı.
Başbakan gece yarısını aşan yoğun programa rağmen dinç ve keyifliydi.
Gerhard Schröder'i otelin kapısına kadar değil sokağa kadar uğurladı.
Sonra AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz'la sohbet eden gazetecilere yaklaştı.
Hal hatır sormanın ardından Salih Kapusuz durum raporu verdi:
- Efendim, uçaktaki yedi gazeteciden dördü sizi Köşk'e yolladı bile.
Başbakan bir an durdu, ağzından dökülecek ilk sözcükler çok önemliydi. "Nereden çıkardınız, uydurmayın" tarzı tepki, birkaç gazetenin manşetini daha yayınlanmadan çöpe yollayabilirdi.
Ama sükûnetini bozmadı, sadece "Siz yine de elbiseleri satın alın" demekle yetindi.
Yani, "Köşk'e çıkacak" diyenlerin de bahsi kaybedebilecekleri uyarısında bulundu.
***
Başbakan'ın şaşırtmaca vererek kararını son ana kadar saklama gayretinin herkes farkında.
O zaman Hannover yolundaki güçlü çıkışı, hangi ruh haline bağlamak gerekiyor?
Ben Tandoğan mitinginin yarattığı toplumsal psikolojiyi önemsiyorum.
Her ne kadar Başbakan'ın yakın çevresi itiraz etse de...
Erdoğan'ın verdiği güçlü Hannover mesajlarını, "Mitinge rağmen geri adım yok" diye okuyorum.
"Seni Çankaya'da istemiyoruz" gibi şahsi mesajın Erdoğan tarzı çekirdekten yetişme siyasetçi tarafından ıskalanmayacağından, yanıtsız bırakılmayacağından emindim.
O yüzden, "Tandoğan'dan sonra vazgeçmek de zor" diye yazdım ve galiba haklı çıktım.
Ne var ki çevresi bu denklemi Erdoğan kadar net görüyor mu bilemem.