UZAN operasyonu için ‘‘AKP aynı kirli suyun balığıdır, teşekkürleriBDDK gibi özerk kurumlara saklayın’’ dediğimde kalemine/duruşuna saygı duyduğum Fehmi Koru'dan ve çok sayıda okurdan tepki aldım, neticede derdimi yeterince iyi anlatamadığını kavradım.
Dünkü gazetenin birinci sayfasında ve ilk bakışta birbirleriyle hiçbir irtibatı olmadığı izlenimi uyandıran iki ayrı haberi görünce aynı konuda şansımı bir kez daha denemeye karar verdim.
İlk habere göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Yüksek Askeri Şûra'da mürteci faaliyetlere karıştıkları iddiasıyla ordudan atılan subaylarla ilgili karara muhalefet şerhi koymuş.
İkinci haberde ise, TBMM'den son dakikada geçen bir yasa maddesiyle hükümetin Uzan operasyonunda yargıya talimatları tek tek sıralanıyor.
Hükümet neredeyse aynı gün zarfında;
YAŞ kararlarının yargıya açılması girişimini tekrarlıyor.
Ama diğer konuda yargıya güvenmediği için geçmişe dönük uygulanacak yasa çıkartıyor, hákime ‘‘mala mülke 24 saatte el koy’’ baskısı yapıyor.
Yaman çelişki ortada: Gücünün yettiği rakip için hukuku zorla, şimdilik bükemediğin bilek için hukuku kalkan niyetine kullan!
* * *
Gelelim hükümet ve özerk kurumlar arasındaki soruna...
Mevcut hukuk ve yargı sistemi, yürütme ile özerk kurumlar arasındaki çatışmaya kalıcı çözüm getirmeye yardımcı oluyor mu?
Ne gezer, hatta tam tersine özerk kurumların elini kolunu bağlayarak hükümetin karşısında çaresiz bırakıyor.
Örnek mi istersiniz? BDDK 17 Temmuz'da Şişli Adliyesi'ndeki nöbetçi savcılığa Uzan Ailesi için suç duyurusunda bulunuyor.
Memlekette kan gövdeyi götürüyor, mudiler yürüyor, çifte kayıtla hortumlanan 5 milyar dolar tüm bankacılık sektörünü töhmet altında bırakıyor, IMF huylanıyor... Ama sayın savcı sükûnetini koruyor.
Suç duyurusundan 12 gün sonra özerk kuruma; ‘‘Mağdurlar kimlerdir, hele birkaç tanesinin ismini ve ikametgáhını gönderin bakalım’’ diyor.
Faturası da sadece çifte kayıttan ibaret sayılmaz.
Ekonomik terörün üstesinden gelmek için başvurulan son Olağanüstü Hal yasası aslında hepimizin ayıbıdır.
Uzan Ailesi'nin şerriden korkan geçmiş siyasilerin, bankayı yeterince denetlemeyen murakıpların, medyanın, geciken BDDK'nın, mevcut yasaları yeterince kullanmayan sayın hákim ve savcıların...
Tıpkı PKK'yı ‘‘bir avuç baldırı çıplak’’ diye küçümseyip ardından 30 bin canı kaybedince Susurluk ekiplerini sahaya sürmek misali...
Hukuku bir kereliğine delmek her defasında pahalıya patlıyor.
* * *
Özetle bu hükümet de tıpkı diğerleri gibi -aynı kirli suyun balığı tarifi de zaten o yüzden- işine geldiğinde hukuka, bağımsız yüce yargıya güven gösterisini eksik etmiyor, ama sıkışınca özel hukuk peşinde koşuyor.
İşte siyasetçi ile özerk kurulların farkı tam burada yatıyor.
Bazı işlerin kişi ve siyasetten bağımsız yürütülmesi, gerçekten tarafsız verilmesi gereken kararların günlük politikaya meze edilmemesi zorunlu.