ANKARABİLİYORUM, başlıkta DTP için kullandığım iki sözcük de tepki görecek.
Kiminiz "hain" lafına takılacak, diğerleri "Neden kurban olsun ki?" diyecek.
Ama bana sorarsanız DTP için iki sıfatı da kullanmakta sakınca yok.
Tabii ki ihanetin ve DTP’yi kurban edenin doğru adresini vermek koşuluyla...
Lafı uzatmayalım, DTP aslında PKK’ya "ihanet" şüphesiyle örgütçe "kurban ediliyor".
Sadece son bir haftaya göz atmak bile kurban töreni işaretlerini görmeye yeterli:
1) 8 askerin serbest bırakılması Barzani veya Talabani aracılığıyla, hatta Kızılhaç yoluyla bile yapılabilirdi... Ama hayır, PKK DTP’nin üç vekilini propagandasına alet etti. Meclis’e Türkiye’nin tamamını temsil yeminiyle giren DTP’liler PKK’nın Halkla İlişkiler memuruna dönüştü.
2) DTP’de 1974 yılından bu yana siyasetin içinde olan Başkan Ahmet Türk devrildi. Yerine nispeten ılımlı bir isim olan Fırat Anlı düşünüldü. Ama Anlı da İmralı’dan veto yedi. Sonuçta örgüt üyeliğinden hapis yatan, askerden çürük raporuyla kaçan Nurettin Demirtaş "seçildi".
Denilebilir ki: "Madem PKK, DTP’ye her istediğini yaptırıyor, neden kurban ediyor?"
Çünkü PKK, DTP’de siyasetin gereği herhangi bir yumuşamaya tolerans göstermiyor.
Kesin ve net emir tekrarı talep ediyor, uymayanın kellesi uçuruluyor. İlk sebep bu.
Ayrıca bölücü örgüt TBMM’de sağlanacak siyasi ilerlemeyi varlığına tehdit sayıyor.
Neredeyse çeyrek asırdır dağda tutulan kadroların diyaloğa tahammülü yok. Partiyi kapatıp, "Zaten bu ülkede siyasete yer yok" bahanesine sığınmak bu kafaya çok uygun.
Ama bana sorarsanız çıkmamış canda hálá umut vardır. Gelin birkaç rakama göz atalım.
Son kongrede seçimin ilk turunda 878 delegeden sadece 433’ü oy kullandı.
Nurettin Demirtaş ancak üçüncü turda 234 delegenin oyuyla seçilebildi.
Yani toplam delegenin üçte birinden azının oyunu toplayabildi
İmralı mahkûmunun kardeşi Mehmet Öcalan Parti Meclisi’ne adaydı.
Kardeş Öcalan 282 oy alarak 17 kişinin ardından PM’ye girdi.
Sistem partilerinde verdiğim bu rakamlar çok önemlidir.
DTP’de ne anlama geldiğini, bu parti yaşarsa göreceğiz.
Bağlar tarzı siyaset
TBMM Başkanı Köksal Toptan "Diyarbakır Bağlar Belediyesi’nin hiç mi sorunu yok?" diyor.
DTP’li vekilleri seçildikleri ilin sorunlarıyla ilgilenmeye çağırıyor.
DTP’den yanıt gelmeyeceği kesin ama Bağlar Belediyesi’nin tepkisi ilginç.
Yazılı açıklamada, mealen "Sorun var tamam, ama sorumlusu siyaset" demeye getiriliyor.
Yani Toptan’ı tekzibe çalışırken aslında DTP ele veriliyor.
Zaten "Bağlar işi siyasetin" tarzı, üslubu böyledir.
Yıllar önce Hürriyet Yazı İşleri toplantısını Diyarbakır’da yaptık.
1983 Nevruzu ramazana rastladığı için OHAL Bölge Valisi’nin iftarına da katıldık. Vali Ünal Erkan, Diyarbakır vekili Leyla Zana’ya kentin altyapı sorunlarını hatırlattı.
Örneğin bostan sulama suyuna lağım karıştığı için kentte salgın hastalık vardı.
Ama Zana’nın yanıtı, "Sayın Valim, can güvenliği her şeyden önce gelir" oldu. Sanki koleradan ölenlerin hayatı, dağda çatışırken canını verenden daha az değerliymiş gibi...
Demek ki aradan geçen 14 yılda o kafa hiç değişmemiş!