DTP gitmese de PKK bırakacaktı

ANKARA
PKK’nın 8 askeri sadece DTP’ye teslim etme niyeti taşıdığı ileri sürülüyor.

Sanki "DTP gitmeseydi, 8 asker bırakılmayacaktı" havası yayılıyor.

Oysa geçen hafta Ankara’da yaşananları biliyorsanız bu hikáyeye inanmak zor.

Örneğin, DTP’li vekiller diyor ki: "Askerlerin bırakılacağını hükümet bizden duydu..."

Hakikaten öyle mi? Hayır, ne yazık ki bu ifade gerçeğe uygun düşmüyor!

PKK’nın askerleri serbest bırakacağı haberi bir hafta kadar önce Ankara’ya ulaştı.

Hatırlarsınız, Türkiye-ABD ve Irak arasında çok umut bağlanan ama bir türlü çalışmayan üçlü koordinasyon mekanizması vardı. Türkiye’den emekli Orgeneral Edip Başer, ABD’den yine emekli General Ralston ile Irak’tan Barzani’ye yakın bir istihbaratçı olan, İçişleri Bakanı Kerim Sincari. (Sincari önceki gün Türk askerlerini teslim alan heyette yer aldı.)

Bu üç isim, Türkiye’nin PKK terörüne karşı mücadelesinde ortak çalışacaktı. Ama olmadı, sistem işlemedi, Türkiye 14 ayda onlarca şehit verdiğiyle kaldı.

Geçen hafta Kerim Sincari’nin yeğeni ve aynı aşiretten Hüseyin Sincari, askerler için sahneye çıktı.

Yeğen Hüseyin Sincari, yönetiminde olduğu Tolerance International isimli bir sivil toplum örgütü aracılığıyla PKK’dan Türk askerlerini almak üzere harekete geçtiğini Ankara’ya haber verdi.

Tolerance International’ın yönetiminde bir Türk gazeteci de vardı: İlnur Çevik. Çevik geçen haftayı Ankara’da geçirdi, tanıdıklarına "Türk ordusunun yoğun bombardımanı yüzünden askerleri teslim alamıyorlar" diye yakındı. Çevik başkentte Cumhurbaşkanlığı ve MİT ile temasa geçti.

Ama işin ilginci aynı günlerde bu kez resmi kanallardan aynı içerikte bir mesaj daha ulaştı Ankara’ya... Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin başbakanı Neçirvan Barzani de askerler için devreye girdi... Ama Barzani’nin aracılarının bir de şartı vardı: Türkiye, merkezi hükümet yerine Irak’ın kuzeyindeki yönetimi tanımalı ve işbirliği yapmalıydı.

Üstelik Barzani’nin neden acele ettiği de belliydi. Askerleri Irak’a Komşu Ülkeler Zirvesi’nden önce serbest bırakmak, İstanbul’a gelen Maliki-Zebari ikilisinin elini güçlendirmek hesabındaydı.

Ankara, Sincari’nin haberini değerlendirmeye almakla birlikte nasıl sessiz kaldıysa... Barzani’nin "Irak’ın kuzeyi için Bağdat’ı değil Erbil’i tanıyın" önerisine de soğuk davrandı.

Cuma gününe gelindiğinde kanallar iyice karıştı. Türkiye’nin kararlılığı, ABD’nin bastırmasıyla askerlerin serbest kalacağı kesinleşince aracı sayısı aniden patlama gösterdi.

Dün iki ayrı kanalın varlığını sormak üzere aradığım hükümet yetkilisi gülerek, "Ne iki kanalı, altı-yedi ayrı aracı türedi aniden" diyerek durumdan vazife çıkaranları teyit etti.

Sanırım bu karışıklığı fırsat bilen PKK son kartını oynadı, DTP’yi Irak’ın kuzeyine davet etti.

Gerisini zaten biliyorsunuz. Dağ başında PKK şovu yaşandı, ABD ikincisine izin vermedi.

Tüm sürecin aydınlanması belki zaman alacak ama en kritik soru bence yanıtını buldu.

Son anda topa giren DTP’nin aslında kime hizmet ettiğini herkes anladı.

İlk imza değil ki

TÜRKİYE’nin terörle mücadelesi 24 yıldır sürüyor, "irtibatı kesilen asker" krizi ilk kez yaşanmıyor. 1995’te PKK’nın eline düşen askerleri teslim almak üzere Refah Partisi Van Milletvekili Fethullah Erbaş, 1996’da iki kez Dohuk’taki PKK kamplarına gitti. PKK bayrakları önünde çekilen fotoğrafları tartışma yarattı. Erbaş, askerleri tıpkı önceki gün olduğu gibi tutanakla teslim aldı. Yıllar sonra o günleri anlatırken kendisinin yardımına koşan iki ismi hatırlıyor: İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal ile Mazlum-Der Başkanı İhsan Arslan. Bu iki isim o tarihte Erbaş’la birlikte PKK kamplarına gittikleri için haklarında dava açılmıştı, bugün ikisi de TBMM’de.
Yazarın Tüm Yazıları