Enis Berberoğlu: Devrim ihracından vazgeçse bile yeter

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

İran'da reformun sınırları (1)

İran seçimlerinde reform cephesinin ezici sandık zaferinin yaratacağı sosyal/toplumsal dönüşümün takvimi sanıldığı kadar hızlı işlemeyebilir...

Çünkü;

1) İran'da devlet ve siyaset ilişkisi oldukça karmaşık... Reform cephesinin açık zaferine rağmen devletin kritik kurumları hálá muhafazakár kesimin kontrolünde... (Devlet ve siyasetin farklı işleyişine örnek olarak Türkiye'deki Refahyol iktidarını hatırlamak yeterli... Unutmayın ki yakın tarihin stratejik açıdan en kritik anlaşması sayılan İsrail'le işbirliği belgesi bu hükümet tarafından imzalandı.) İran'da moda deyimiyle ‘‘derin’’ veya ‘‘yerleşik’’ devlet Türkiye'ye göre çok daha güçlü. 1997-1998 yılında bir dizi rejim muhalifi İran Gizli Servisi'nde çöreklenen ‘‘Susurluk Çetesi’’ benzeri bir örgüt tarafından öldürüldü, bu konudaki soruşturmada hiçbir ilerleme sağlanamadı.

2) İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin başı çektiği reform cephesi ülkenin kırsal kesiminden umulmadık ölçüde yüksek oranda oy topladı. Bu ani oy patlaması reformcular tarafından ‘‘adaletsiz gelir dağılımına tepki’’ olarak tercüme edildi. Dolayısıyla Başkan Hatemi'nin öncelikli icraatının siyasi meydan okuma değil muhafazakár kesimin oy tabanını eritecek ekonomik reformlardan oluşması bekleniyor.

3) Ayrıca reform cephesinin önderi Cumhurbaşkanı Hatemi'yi ‘‘karşı devrimci’’ diye sınıflamak da cehalet sayılır. Aksine Hatemi'nin özgeçmişi bu ismin İslam Devrimi'nin sert çekirdeğinden yetiştiğine kanıttır: ‘‘1943'te Yezd doğumlu Hatemi 1961'de Kum'da dini eğitim aldı. Genç Hatemi yurtdışında sürgünde bulunan Humeyni'nin bildirilerini teksir yapıp dağıttı. İsfahan Üniversitesi İslami Öğrenciler Derneği'ndeki faaliyetlere katıldı ve Humeyni'nin oğlu Ahmed Humeyni ile çalıştı. 1978'de Almanya'nın Hamburg kentine giderek, oradaki İslam Merkezi'nin başına geçti. 1979 İran İslam Devrimi'nden sonra ilk seçimlerde milletvekili seçilerek Meclis'e girdi. 1980 yılında Humeyni tarafından resmi yayın grubunun başına getirildi. 1982'de İslami İrşad (Eğitim) ve Kültür Bakanlığı'na getirildi. 1983'te muhafazakárların, kültürel alanda ‘çok liberal' olduğu gerekçesiyle yaptıkları baskılar sonucu istifa etmek zorunda kaldı. İngilizce, Almanca ve Arapça bilen Hatemi, evli ve biri erkek üç çocuk babası.’’

* * *

İran iç siyasetini yakından izleyen Suudi Arabistan’ın seçim günü dini lider Hamaney'i hac farizesini yerine getirmek üzere Mekke'ye davet etmesi çok anlamlıdır... Çünkü İranlı hacı adaylarının 1988 yılında Mekke'de çıkardıkları kanlı olaylar hatırlardadır. 1989 yılından bu yana görevde bulunan Hamaney açısından Kral Fahd'ın daveti bir ilktir.

Anlaşılan Suudi Arabistan yönetimi (belki de ABD) Hatemi ve arkadaşlarının bölgeyi çok rahatsız eden ‘‘devrim ihracından’’ vazgeçeceği umudundadır.

Eğer İran'daki yeni kadrolar Türkiye'ye dönük devrim ihracından da vazgeçerse iki ülke ilişkilerinde ciddi gerginlik yaratan aşağıdaki örnek olaylar bir daha yaşanmayacak demektir:

10 Ocak 1987: Tahran Radyosu Türkiye'deki türban yasağı konusunda yayınlara başladı.

17 Ocak 1987: Başbakan Turgut Özal, İran Büyükelçisi Mottaki'yi açıklamaları ve davranışları nedeniyle sert şekilde uyardı.

2 Şubat 1987: Tahran Radyosu Kara Ses Cemalettin Kaplan'ın konuşmalarını yayımlamaya başladı.

13 Şubat: İran Meclis Başkanı Haşimi Rafsancani, Türkiye'de İslam devriminin yakın olduğunu ve her tür yardıma hazır olduklarını açıkladı.

28 Ekim 1988: İranlı 4 diplomat, rejim muhalifi bir mühendisi araba bagajında İran'a kaçırmak isterken yakalandılar.

15 Mart 1989: İran Büyükelçiliği'nin, içinde 2.5 tonluk dini propaganda malzemesi olan kargoyu ‘‘diplomatik çanta’’ olarak Türkiye'ye soktuğu belirlendi.

26-27 Mart 1989: İran Cumhurbaşkanı Rafsancani, ‘‘Türkiye'de cuma namazı kılınmaz. Cumanın kılınması için Müslümanın baskı altında olmaması lazım’’ dedi.

9 Haziran 1989: Tahran'daki Türk Büyükelçiliği'ne ‘‘Kahrolsun Atatürk’’ sloganlarıyla saldıran Hizbullah yanlısı 40 kişilik grup binanın camlarını kırarak araçları tahrip etti. Türkiye saldırıyı kınadı.

31 Ocak 1997: İran Büyükelçisi Bagheri, Sincan Belediyesi'nin düzenlediği ‘‘Kudüs Gecesi’’nde yaptığı konuşma üzerine Dışişleri Bakanlığı'na çağrılarak protesto edildi.

Yazarın Tüm Yazıları