Enis Berberoğlu: Depremden kriz dersi çıkarmak






Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Bu köşede yaklaşık bir haftadır işlediğimiz, ‘‘Kriz aslında ekonomik değil siyasi... Siyasi krizin ekonomik sonuçlarını yaşıyoruz’’ tezi giderek daha fazla taraftar buluyor gibi.

Dün DSP İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak aradı, kısa ve net iki mesaj verdi: ‘‘1. Siyaset bedel ödemeli, 2. Siyaset bedel ödemez ve gerekli reformları hayata geçirmezse ben bedel öderim, bir daha aday olmam...’’

Siyasette memurla vekili ayıranın taban olduğuna bir kere daha iman ederek Rıdvan Budak'a giriştiği kavgada başarılar diliyoruz.

* * *

Yalnız hemen uyaralım, krizin neden-sonuç ilişkisini doğru kurmak gerekli, ancak yeterli koşul değil...

Aklına-bilgisine güvendiğimiz bir bankacı dostumuz dün uyardı:

‘‘Mesele ne 15 gündür, ne de 15 yasa... Önce neden söz ettiğimizi tarif gerekmiyor mu?’’

Ardından devam etti:

- Deprem olunca devlet hemen hasar tespitine girişir... Ne kadar ölü, yaralı var, kaç bina yıkıldı, kaç kişi evsiz kaldı... Kaç çadır lazım, giyecek-yiyecek yardımı nasıl organize edilmeli ortaya çıkar.

İşin bu kısmı acil müdahale sayılır.

Geçici konutlar, ardından kalıcı binalar, yeni kentler, fabrikaların yeniden üretime geçmesi, ticaretin canlanması zaman alır.

Peki ekonomik depremle ilgili hasar tespiti çalışması ve/veya rakam duyan var mı aranızda? Oysa bu hesaplar, örneğin acil önlemler paketinde yer alan ek bütçe tasarısı için zorunlu gözüküyor.

Krizle birlikte harcamaların artması kaçınılmaz, buna karşılık ekonomik durgunluk vergi gelirlerini kemirecek... Bütçe açığı büyüyecek.

Açığın finansmanı iç ve dış kaynakla sağlanacak.

Ama nasıl? Yeni vergi mi salınacak, harcamalar mı kısılacak? Yoksa Merkez Bankası fazla mesai mi yapacak, enflasyon vergisi mi konulacak?

Rakamlar bilinmeden, finansman yöntemi saptanmadan ‘‘Kaç para, ne zaman gelecek’’ tartışmasını uzatmanın álemi yoktur.

Bu yanlışa katkımızdan dolayı kusura bakmayın.

* * *

Kısa vadeyi görmek zor ama krizin stok zararını hesaplamak mümkün.

Kamu bankaları ile fon bankaları reformu 35 milyar dolar. Özel bankaların kriz zararı 10-15 milyar dolar arasında hesaplanıyor.

Demek ki önümüzdeki dönemde ekonomi yönetimi, 50 milyar dolarlık iç borç rakamı da eklendiğinde toplamı 100 milyar doları bulan hacimdeki açığı finanse etmeye, çevirmeye uğraşacak.

* * *

Acil yasalar tartışmasına bu pencereden bakarsak aralarında en acil olanları saptamak kolaylaşıyor, en fazla gelir getiren, harcamaları kısanlara öncelik vermenin önemi anlaşılıyor.

Bu durumda ek bütçe tasarısı en acili gibi gözüküyor. Kamu bankalarında yeni açıklara izin vermeyecek görev zararı yasası da öyle. Merkez Bankası'nın kamuya kaynak aktarmasını önleyen yasa hemen çıkmalı.

Demek ki önce ne yapacağımıza karar vermemiz şart.

Aciliyet sırası buna göre belirlenecek.

KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘Yoksa diyorum, programı filan bıraksak da en kısa zamanda (bence mayıstan ileri bir tarih olmaması lazım) bir erken seçime mi gitsek? Ben Kemal Derviş'e güveniyorum, ama hükümete güvenmiyorum. Daha ortada en ufak bir şey yokken döşemeye başladılar bile mayınları. Açıkçası ben bir programa daha başlayıp da yine bitirememenin Türkiye'nin itibarını daha fazla zedeleyeceği kanaatindeyim.’’

(Burak ERTAŞTAN)

‘‘Sayın Ersin Özince'nin görüşüne katılmıyorum. ABD 1990'lı yıllarda Savings & Loan Bankaları'nın skandalları ile çalkalandı. Sahtekárlar aynen Türkiye'deki gibi devletin mudilere verdiği yüz bin dolara kadar garantiye dayanarak bankaların içini boşalttılar. ABD dört yüzün üstündeki bankayı süratle tasfiye etti ve bu operasyon vergi mükelleflerine tam 500 milyar dolara mal oldu. Buna mukabil zararı alıp bankaları kapatmak veya birleştirmek yolunu seçmeyen Japonya'nın ekonomisi on yıldır bir türlü canlanamıyor.’’

(Yılmaz EROLGAÇ)

Yazarın Tüm Yazıları