Paylaş
TELEKOM'daki yüzyıl savaşlarının gazisi Başbakan Bülent Ecevit dün partisinin Meclis Grubu'nda yaptığı konuşmada bürokrasiyi uyardı:
‘‘Bürokraside imza atmaktan çekingenlik maalesef çok yaygınlaşmıştır. Gerekli yerde görev yapmaktan kaçınmak, yasadışı işlem yapmak kadar sakıncalıdır. Bürokrasinin bu puslu ortamdan bir an önce kurtulmasını dilerim. Aksi halde devlete güven sarsılacağı gibi ekonominin tamamen canlanması da zorlaşacaktır.’’ (Kaynak: Anadolu Ajansı).
Ankara'nın korkudan felç geçirdiğini kimse yadsımıyor.
Ama siyasetin duayenine, korkanı tehdit yerine korkunun nedenini araştırmak daha fazla yakışmaz mıydı, ne dersiniz?
* * *
Bürokrasinin neden imza atmadığını anlamak için fazla geçmişe dönmeye gerek yok. Bülent Ecevit'in Meclis konuşmasından saatler önce hangi ilkenin kavgasını verdiğini hatırlaması yeterli.
Önceki gece Başbakanlık'taki zirvede Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz (ve bürokratlarının) elinden binbir güçlükle kopardığı yetkileri Telekomünikasyon Kurulu'na devretmesi boşuna mıydı?
Daha açık soralım: Sayın Başbakan ile diğer liderler, Telekom'daki rant musluklarını siyasetin (dolayısıyla bürokrasinin) emrinden çıkararak bağımsız kuruma emanet ettiklerinin bilincinde miydi?
* * *
Türkiye'de siyasetin (yasama-yürütme kurumları aracılığıyla) günlük rutine (bürokrasinin işi) tecavüzü olağan vakadır.
Ne yazık ki siyasetçide kendi koyduğu kuralları çiğneme eğilimi yüksektir. Bürokrasideki direnç ise azalmaktadır.
Dolayısıyla Ankara'daki felci aşırı dozda kullanılmaya reaksiyon olarak kabul etmek sanırız en makul izah tarzıdır.
Ama pasif direniş çözüm sayılmadığına göre, çarenin tıpkı Telekom'da olduğu gibi bağımsız kurumlarda yattığı da bellidir: Siyaset kuralları koyacak, kurumlar taviz vermeden uygulayacak.
* * *
Zaten aksini istesek de iç-dış dinamikler Türkiye'deki iş hayatının siyasetin keyfine göre devamına izin vermez. Elektrik üretimi/ticareti, bankacılık, Telekom... Her biri yüz milyonlarca dolar yatırım gerektiren bu alanlarda rekabeti göğüslemeyi göze alan yerli-yabancı girişimciler seçim marifetiyle değişen çürük yapılarla muhatap olmaya katlanamaz...
Siyasi rüzgárın yönüne göre eğilip-bükülüp deforme olmamış bağımsız kurumların yatırım karar sürecinde kritik önem taşıması bu yüzden...
IMF ve Dünya Bankası'nın devlet tekelinden çıkan her sektörde üst kurul talep etmesi de cabası...
Bu nedenle artık her siyasi anlamalı ki:
Ankara'da artık emir demiri kesemeyecek. Demokrasi sadece partilerle değil kurum ve kurullarıyla işleyecek.
Paylaş