Demokrasi unutkanların rejimidir

ANKARA
FRANSIZ mektebindeki kızım İstanbul’dan aradı.Malum yasa Fransız Meclisi’nden geçtiği saatlerde okul dağılmış.

Tedbiren okul önüne yollanan sivil polis öğrencileri, "Üniformayla toplu yürümeyin, hedef olmayın" diye uyarmış.

Kızımı dinlerken TV’lerin son dakika haberini hatırladım: Orhan Pamuk, Nobel almış.

Sizce yıllar sonra, diyelim ki 2036 yılında kızım eşzamanlı bu iki olaydan hangisini hatırlayacak?

30 yıl sonra, yine varsayalım ki kendi kızına o günle ilgili ne anlatacak?

Orhan Pamuk’un ödülünü mü, yoksa okul önündeki tacizi mi?

Kızımı ve insanı biraz tanıyorsam; Nobel’i hatırlayacak ve anlatacak.

Çünkü insan doğası iyiyi hatırlar, kötüyü çabuk unutur.

Dahası, eminim sizin de anne ve babanızla tecrübeniz benzerdir.

Rahmetli anne-babamdan hep iyiyi dinledim, kötüyü kendilerine sakladılar. Geleceğe miras olarak hınç ve nefret bırakanlar, çıkış bulamayınca kuyruğuyla intihar eden akrep gibidir.

Bırakın Fransız Meclisi o kahreden zehirde boğulsun, gelin siz uymayın.

Nobel’in haklı keyfini yaşayın, Orhan Pamuk’un ne dediğini beğenmeseniz de ödüle kızmayın.

Zaten o sözleri unutacaksınız, şu boş kubbede baki kalacak hoş sedadır, gerisini takmayın.

* * *

Ben bazıları gibi (mesela Ertuğrul Özkök?) kendimi sakınmadan yazamam. Dolayısıyla siyaseten Polyanna metnini andıran bu girizgáh nasıl yazıldı, inanın ben de şaşkınım.

Üstüne bir de "Mehmet Ağar ilham verdi!" desem sanırım siz de hayret edersiniz.

Mehmet Ağar’la on yıl önce çok farklıydık. Susurluk sürecindeki duruşunu çok eleştirdim, sanırım kendisi de ısrar ve inatla yazdıklarımdan hoşnut değildi.

Tam on yıl geçti, bana sorarsanız ne o değişti, ne de ben.

Devir değişti, koşullar değişti, Ağar da farkında, ben de.

Mehmet Ağar özetle dedi ki: Vatanı kurtardık, şimdi de vatandaşı kurtaralım.

DYP tabanı da dahil çok kişi ayağa kalktı, isyanları oynadı.

Yine nefret gözleri mühürledi, kulakları tıkadı.

Oysa Ağar’ın cümlesinde iki hüküm var.

İlk olarak diyor ki, "Vatan kurtuldu".

Elhak doğru: Apo hapiste, kurtarılmış bölgeler, ilçeler kalmadı, yollar kesilmiyor, her ay yüzlerce şehit vermiyoruz, örgüt ateşi kesmek zorunda kaldı, vb.

İkinci olarak diyor ki, "Vatandaşı da kurtaralım".

Bu da doğru: Çünkü dağda 5 bin 500 eli silahlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var. Örgüt ham hayal uğruna ölüme hazır yüzlerce genci dağa çıkartabiliyorsa, bu işte bir yanlışlık yok mu?

Peki Mehmet Ağar ne demiyor?

"Af" demiyor, "Örgütü siyasi muhatap alalım" demiyor.

Neden demiyor, cesaret eksikliği mi, hiç sanmam.

Bence Ağar da siyasetin giderek Kürt ve Türk milliyetçiliği mengenesine sıkışmasından rahatsız.

Partisini ve liderliğini ortaya koymayı, çözümü makulde sunmayı deniyor.

Kızacağınıza düşünün: Gelecek yıl bu zamanlar sadece "laik mi, dinci mi?" veya "Türk milliyetçisi mi, yoksa Kürt milliyetçisi mi?" ikileminde oy atmayı içinize sindirecek misiniz?

* * *

Demokrasi, unutkanların rejimidir.

Unutmak size zor geliyorsa, tamam başa dönelim.

Yüz yıl öncesini haksız, yersiz ve zamansız önümüze koyanları hatırlayalım.

Yoksa unutalım mı?
Yazarın Tüm Yazıları