Paylaş
TÜRK milliyetçiliği Anadolu'da değil Rusya coğrafyasında doğdu... Çünkü Rus yönetiminde yaşayan Türklerin milli kimlikleri tehdit altındaydı... Anadolu'da Türk olmak kolay, Rusya'da Türk kalmak zordu...
Gelin aynı şablonu iki yüz yıl kadar ileri taşıyıp bugüne getirelim.
IMF ve Dünya Bankası'nın dayattığı reformların Türk milliyetçilerini -en azından iktidar ortağı kadroları- rahatsız ettiğinin işaretleri geliyor...
Küreselleşmenin yarattığı dev dalganın cılız duvarların ardına saklanan yerel baronları da yutacağı belli...
Yerleşik düzenin kara yüzü, Ziraat Bankası kapısından dönen çiftçiyi, durgunluk nedeniyle siftahsız kepenk kapatan esnafı, bu yılın ilk altı ayında zam alamayacak kamu işçisini ittifaka çağırıyor. Serbest piyasa şampiyonları aniden muhafazakár-milliyetçi cephenin süvariliğine soyunuyor.
* * *
Dün sabah piyasalar açılırken bankaların döviz alış verişinde ilginç makas dikkatimizi çekti...
Telekom ve Bankalar Yasası'nın Meclis'ten geçmesinin ardından yumuşama beklenilen bu piyasada bankaların alış kurları daha düşük (bir milyon 130-140 bin) satış kurları inadına yüksekti (bir milyon 150-160 bin).
Araştırdık ve öğrendik ki, geçen cuma günü hükümetteki kavga haberi mali piyasalara sızdığında ahali pazartesi sabahı döviz alımı için kuyruğa girdi... Satış fiyatı müşteri talebi nedeniyle yüksekti.
Milletin asabını bozan siyasi itişme kurumsal yatırımcıyı da etkiledi, bono faizlerine yarım puan ekledi, Borsa'yı yönsüz bıraktı...
Demek ki işimiz ve aşımız için en açık ve yakın tehlike IMF-Dünya Bankası tarafından temsil edilen küresel rüzgárlar değil, içeride imza atıp dışarıda kavga çıkaran hükümetin bizzat kendisidir.
(Zaten başka türlüsünü beklemek abesti... Çünkü bu ülkede siyaset şikayet edilen her olumsuz dinamiğin bileşkesinden ibaret hale geldi.)
* * *
IMF yasalarını reform hırsıyla değil, adeta dayak yer gibi kabullenen hükümet muhtemelen bugün zahmetinin karşılığını 14.3 milyar dolarlık kredinin onaylanmasıyla alacak.
Asıl tehlikelisi, hükümetin yabancı kaynak akışının ilk taksidini kasasında görünce nihai amacına ulaştığını sanması olacak...
Hatta belki de -artık işinin bittiğine inanarak- Kemal Derviş'e haddini bildirmeye kalkanlar çıkacak...
Hükümet ortaklarının radikal söylemi değişmedikçe kriz ortamında çıldıran parametrelerin normalleşmesi gecikir...
Çünkü dayak yer gibi reform yapılmaz...
Yerli yatırımcı hükümetin geleceğinden korkarken iç borcu çevirecek kaynağı sağlayacak yabancıyı beklemek hayal sayılır.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Küreselleşme ile tam anlamı ile teslimiyeti, sanıyorum ben karıştırıyorum. Bir yurttaş olarak anlamakta zorluk çekiyorum. IMF'nin 15 milyar dolar borç para vermek için ileri sürdüğü konular/yasalar bizim daha iyi kalkınmamız ve refah düzeyimizin artması için mi acaba? Yoksa tarihe baktığımız zaman gelecekte istediklerini yaptırmak için bizi (Türkiye ulus-devleti) kıskıvrak bağlamak için mi? Bundan önceki programları kim önerdi. Ve bizi hangi duruma soktu. Siz kamuyu aydınlatan, gerçekleri görmemezi yarayan gazetecilerin çok daha ayrıntılı ve doğruları bize iletmeniz gerekmiyor mu?’’ (S.E)
‘‘Bence Lexus-Olive Tree kitabındaki benzetmeyi yarım aktarmışsınız. Globalleşmeyi simgeleyen bu benzetmedeki anlam eski ile yeni arasındaki dengeyi kurabilme becerisi ile ilgili. Yani globalleşirken köklerinden de kopmayacaksın. Globalleşme aidiyet duygusunu yok ederken insanı çıplak bırakıyor. Zeytin ağacı kimin meselesi ile uğraşanları çağ dışı saymak yerine onların bu mücadelesini de anlamak gerekiyor. Sorun sadece eskilerin statükoya yapışmaları değil aynı zamanda kimlik meselesi, aidiyet duygusu falan...’’ (Müjde OKTAY)
Paylaş